Deniz Tekin – 26 Eylül 2019
Mahkeme: Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2019/113
Diyarbakır’da 28 Mart 2006 tarihinde başlayan ve bölgenin birçok iline yayılan toplumsal olaylarda, aralarında 8 yaşındaki Enes Ata ve 14 yaşındaki Mahsum Mızrak’ın da bulunduğu 7’si çocuk 13 kişi ölmüş ve çok sayıda kişi yaralanmıştı. Özel hareket polisleri Hayrettin Akar, Nuri Özgenç ve Bilal Özkara olaylara müdahale sırasında kullandıkları gaz fişekleriyle Ata ve Mızrak’ın ölümüne sebebiyet verdikleri gerekçesiyle haklarında “olası kastla ölüme neden olmak” suçundan ömür boyu hapis cezası istemiyle 2010 yılında Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. 8 yıl boyunca süren davada, birçok önemli delil kayboldu. Mahkeme, 2018 yılında açıkladığı kararda, suçun tutuksuz yargılanan sanık polisler tarafından işlendiğinin sabit olmadığını ileri sürerek beraat kararı vermişti. Müşteki avukatlarının yaptığı itiraz üzerine, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi, usul yönünden eksiklikler olduğu gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozarak, dava dosyasını yargılamaya bakan yerel mahkemeye geri göndermişti. Bozma kararının ardından yeniden görülen Ata ve Mızrak davasının 3’üncü duruşması 26 Eylül 2019’da Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma Öncesi
Saat 09:25’te görülecek duruşmayı izlemek için erkenden Diyarbakır Adliyesi’ne geldim. Adliyenin girişindeki arama noktasında davayı izlemek için gelen Enes Ata’nın Babası Selamettin Ata ile karşılaştık. Duruşma salonlarının bulunduğu birinci kattaki koridorun sonundaki Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonun önüne geçtik. Salonda mübaşir, katip ve bir hâkim dışında kimse yoktu. Salonun kapı girişindeki asılı listeye baktığımızda listenin boş günlerde aynı duruşma salonunu kullanan Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin listesi olduğunu gördük. Listeyi sorduğumuz mahkeme mübaşiri, bir günlüğüne mahkemeye yardım etmek için geldiğini söyleyerek, dava ile liste ilgili bir bilgisinin olmadığını söyledi. Dava için mahkemeye gelen listede isimlerini bulamayın yurttaşlar bizler gibi kısa bir şaşkınlık yaşadı.
Saat 09.00 olduğunda koridorun duruşmaya gelen insanlarla dolduğunu gördüm. Bu sırada karşılaştığımız Mızrak ailesinin avukatı Av. Barış Yavuz, sanık avukatlarının şehir dışından geldikleri için duruşmanın saat 10:30 görülmesi yönündeki mazeret taleplerinin mahkeme tarafından kabul edildiği bilgisini verdi. Avukat talebiyle duruşma listesi mübaşir tarafından panoya astı. Listeye baktıktan sonra Selamettin Ata ile birlikte mahkeme önünde bulunan banklara oturduk. Dava ile ilgili konuşan Baba Selamettin Ata, “Onları koruyorlar. Ben bu davadan bir şey çıkacağını beklemiyorum. Sanki onları değil bizleri yargılıyorlar” diyerek yargılamaya ilişkin tepkisini dile getiriyordu. Bir süre bekledikten sonra sanık avukatları duruşma salonunun önünde toplanmaya başladılar. Saat 10:10’u gösterdiğinde mübaşir duruşmanın başlayacağını haber verdi. Bu sırada Mahsum Mızrak’ın annesi Besire Mızrak ve babası Hasan Mızrak da duruşma salonun önünde geldi.
Duruşmaya Katılım
Duruşma salonunda, müşteki Selamettin Ata, Besire Mızrak ve Hasan Mızrak ile avukatları Av. Barış Yavuz yerlerini aldı. Sanık polisler Nuri Özgenç, Hayrettin Akar ve Bilal Özkara daha önceki davalarda olduğu gibi katılmazlarken, onları davada avukatları temsil etti. Mahkeme Başkanı yerinde olmadığı için 5 dakika onun gelmesini bekledik. Bu sırada katip yoklama yaparak duruşma salonunda olanların isimlerini hızlıca tutanağa geçirdi. Katip dosyasının esas numarasını sanık avukatlarına sorup, davaya UYAP’tan ulaştı. Mahkeme üyesi hâkimler ve savcı ise heyet başkanını telefonlarına bakarak beklediler. Mahkeme başkanın gelmesiyle duruşma başladı. Mahkeme Başkanı’nın avukatlara “sanıklar burada mı?” sorusuna sanık avukatları “yok” cevabını verdi.
Duruşmanın Seyri
Mahkeme Başkanı Mustafa Tufan, kâtibe bir önceki talimat duruşmasının tutanağına bakarak ne tür kararlar alındığına bakmasını istedi. Başkan dosyaya kısa süre baktıktan sonra duruşma savcısına davanın esası hakkındaki mütalaasını sordu. Savcı Tanju Çatlı, kovuşturmanın derinleştirilmesi yönünde taleplerinin olmadığını belirterek, daha önce sanıklar hakkında verilen beraat yönündeki mütalaayı tekrar ettiğini söyledi. Bunun üzerine mahkeme başkanı kâtipten, bozulan davanın gerekçeli kararında, Savcı Baki Yiğit Çakmakkaya tarafından verilen mütalaanın aynen kesilip duruşma tutanağına yapıştırılmasını istedi.
Mahkeme Başkanı Tufan’ın kes yapıştır şeklinde duruşma tutanağına geçirttiği savcılık mütalaası özetle şöyle:
“18 yaşından küçük olan maktül Mahsum Mızrak’ın, 30/04/2006 günü saat 13:00 sıralarında annesi olan müşteki Besire’ye İnternet Kafe’ye gidiyorum diyerek evden çıktığı. Aynı gün saat 17:15 sıralarında isimleri tespit edilemeyen vatandaşlar tarafından ölü bir şekilde Devlet Hastanesine götürüldüğü.18 yaşından küçük olan maktül Enes’in Diyarbakır İl Merkezde bulunan Vakıf İlköğretim Okulu 1.sınıf öğrencisi iken dışarıda bulunduğu esnada güvenlik güçlerinin kullandığı ateşli silah sonucu yaşamını yitirdiği,
Maktul Mahsum’un ölüm sebebinin ateşli silah mermisi (gaz fişeği) yaralanmasına bağlı beyin harabiyeti ve kanamasın sonucu olduğu, giriş deliğinin özelliğine göre de atışın yakın atış mesafesi dışında olduğunun tespit edildiği,
31/10/2011 tarihli Adli Tıp Kurumu’nun düzenlemiş olduğu raporda, maktul Enes Ata’nın vücudundan çıkarılan iki adet delil parçasına ilişkin yapılan incelemede atıldığı silahın namlusunu karakterize eden tanı unsuru bulunmadığından hangi bomba atarlar tarafından atılıp atılmadığı hususunda mütalaa verilemediğinin belirtildiği, maktul Enes Ata’nın ve diğer maktul Mahsum Mızrak’ın vücudundan çıkarılan gaz fişekleri üzerinde yazan harf ve rakam gruplarının fişeğe ait bir seri numarasına değil, fişeğin çap, ebat ve kafile numarasına işaret ettiği, sanık Bilal Özkara’nın beyanında olayların bastırılması için güvenlik güçleri tarafından çok miktarda gaz fişeği kullanıldığını kendisinin ve diğer sanıklar olan Nuri ve Hayrettin’in olayların gerçekleştiği tarihte çevik kuvvet lojman sitesi civarında görev yaptıklarının Sento caddesinde olay tarihinde görevli olmadığını belirttiği, diğer sanıkların da sanık Bilal Özkara’nın beyanını doğrular şekilde beyanda bulundukları, dosya kapsamında bulunan bütün delillerin incelenmesi sonucunda maktullerin ölümlerine sebebiyet veren eylemlerinin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğine dair her türlü şüpheden uzak ve cezalandırılmalarına yetecek derecede delil elde edilmediği anlaşılmakla sanıkların CMK’nın 223.maddesi gereğince beraatlerine karar verilmesini kamu adına talep ve mütalaa olunur.”
Ardından Mahkeme Başkanı Tufan, müştekilerin beyanlarını almadan, onların adına duruşma tutanağına “ Mütalaada aleyhte olan hususları kabul etmiyoruz. Sanıkların cezalandırılmasını talep ederiz” şeklindeki şablon ifadeyi geçirdi. Ardından mahkeme başkanının katılan Mızrak Ailesi avukatına esas hakkında savunma yapıp yapmayacaklarına dair yönelttiği soruya Av. Yavuz, “Esas hakkında savunma yapmak için süre talep ediyoruz” diyerek cevap verdi. Katılan avukatının savunma için süre istemesi davanın bugün karara bağlanacağı beklentisiyle gelen sanık avukatlarında şaşkınlık yarattı. Sanık polis Hayrettin Akar’ın avukatı mahkeme başkanına “Gelecek celse müvekkil ile Ankara’dan SEGBİS ile duruşmaya katılmayı talep ediyoruz” dedi. Başkan Tufan, “böyle bir usul yok” cevabını verdi. Sonra tek tek söz alan sanık avukatları Av. Hasan Kanatlı, Av. Halis Çıtır ve Av. Ayşe Duman “Mütalaaya karşı bir diyeceğim yoktur. Müvekkilin beraatını talep ediyorum” şeklinde savunma yaptılar.
Ara Kararlar
13 yıldır devam eden davanın duruşması sadece 10 dakika sürdü. Mahkeme heyetinin oy birliğiyle verdiği ara kararlar şunlar:
1 – Katılan vekiline esasa ve mütalaaya karşı beyanlarını sunmak üzere bir sonraki celseye kadar süre verilmesine,
2- Bu nedenlerle yargılamanın ara günlerin dolu olması gözetilerek 10 Ekim 2019 günü saat 10.30’a bırakılmasına karar verildi.