Hanife Kardelen Işık – 4 Nisan 2018
Mahkeme: Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya No: 2015/64
JİTEM örgütüne ilişkin 1999 yılında hazırlanan 11 sanıklı iddianame ile 2005 yılında hazırlanan 5 sanıklı iddianamenin 2010 yılında birleştirilmesiyle JİTEM Ana Davası olarak anılmaya başlayan ve Musa Anter’in öldürülmesine ilişkin 2013 yılında başlatılan davayla birleştirilen Musa Anter ve JİTEM Ana Davası’nın 04 Nisan 2018 tarihli duruşması Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Bekleme Salonu, Duruşma Salonunun Genel Görünümü ve Duruşmaya Katılım
Ankara Adliyesi’nde neredeyse bir senedir süren tadilat çalışmasının bitmiş ve Ağır Ceza Mahkemelerinin ise yeni yerlerine taşınmış olduğu görüldü. Ancak yeni salonun, özellikle bu dava için sanık ve katılan avukatlarının hepsinin gelmesi durumunda, yetersiz ve elverişsiz olduğu görüldü.
Duruşma öncesinde sanık Savaş Gevrekci tek başına, bir diğer sanık Hamit Yıldırım avukatı, oğlu ve bir yakınıyla birlikte, katılan Dicle Anter ise her ikisinin oturdukları yerin ortasındaki yerde duruşma saatini bekledi. Mahkeme salonu civarında ve salonun önünde polis yoktu.
Av. Selim Okçuoğlu duruşma öncesi bekleme alanında mübaşire, 20 Eylül 2017 tarihli duruşmaya SEGBİS yoluyla katılan Abdurrahman Şimşek’in mahkemeye sunacağı Orhan Miroğlu ve Abdülkadir Aygan’ın Hamit Yıldırım’ın fotoğrafını teşhis ederken çekilen görüntülerinin olduğu CD’yi gönderip göndermediğini sordu (nitekim Şimşek yine aynı duruşmada “kendisinden istenen CD’leri elden de teslim edebileceğini, zira neredeyse her hafta Ankara’ya geldiğini” belirtmişti) ve bir önceki celsedeki talepleriyle ilgili bilgi aldı. Mübaşir “Evraklara dönüş olmadığını, CD’nin gönderilmediğini, herhangi bir tanığın gelmediğini” belirtti ve “muhtemelen duruşmanın kısa süreceğini” ekledi.
Mahkeme heyeti başkanı henüz taraflar içeri alınmadan ve mahkeme heyeti üyeleri gelmeden iki celse arasında taleplere gelen yanıtlar ile dilekçelerin bir kısmını tutanağa yazdırdı. Duruşma, heyetin kalanının gelmesi ve herkesin içeri alınmasıyla 10.15’te başladı.
Duruşma salonunda sanıklar Hamit Yıldırım ve Savaş Gevrekci, katılan Dicle Anter ve avukatları Av. Sertaç Kâmil Ekinci ve Av. Nilay Nayman, katılanlar avukatlarından Av. Selim Okçuoğlu; sanık Hamit Yıldırım’ın avukatı Av. Kaya Yelek ve sanık Savaş Gevrekci’nin avukatı Av. Hikmet İşler hazır bulundu. Duruşmayı Hamit Yıldırım’ın iki yakını, bir Mezopotamya Ajansı muhabiri ile izleyici bölümünde dört kişi izledi. Duruşma boyunca salonda üniformalı polis yoktu fakat bir sivil polis memuru duruşma boyunca zaman zaman salona girip çıktı. Duruşmaya, son birkaç celsede olduğu gibi, JİTEM Ana Davası avukatlarından kimse katılmadı.
Mahkeme heyetinin değişmiş olduğu görüldü. Ancak duruşmanın devamında mahkeme heyetinden bir üyenin “Başkanımız gelsin, arada değerlendiririz,” demesi nedeniyle yapılan değişikliğin “geçici” olabileceği izlenimi edinildi.
İsmail Hakkı Pekin’in Tanık Olarak Dinlenilmesi Talebi
Duruşmada ilk olarak Av. Selim Okçuoğlu eksikliklerin tamamlanması talebini dile getirdi; aynı talep daha sonra sanık avukatları tarafından da yinelendi. Sonrasında yine Av. Selim Okçuoğlu celse arasında davayla ilgili “güncel bir gelişme olduğunu” belirterek “Habertürk televizyonunda yayınlanan Didem Yılmaz Aslan’ın 2 Nisan 2018 tarihli Türkiye’nin Nabzı adlı programında, Genelkurmay İstihbarat Daire Eski Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in, Mahmut Yıldırım’ın halen Türkiye’de olduğunu, yaşadığını ve hastalıkla boğuştuğunu” söylediğini ifade etti. Ardından programda İsmail Hakkı Pekin’in “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’a dair söylediklerine ilişkin kısa bir ses kaydını mahkeme heyetine dinletti. Sanık Mahmut Yıldırım’ın yıllardır aranıyor olduğunu da söyleyerek İsmail Hakkı Pekin’in söylediklerini açıklığa kavuşturması için mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep etti. Söz konusu programda/kayıtta Genelkurmay İstihbarat Dairesi Eski Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in “4-5 ay önce aldığı habere göre ‘Yeşil’ kod Mahmut Yıldırım’ın yaşadığını” söylediği duyuldu. Mahkeme heyeti başkanı programın bilgilerini tekrar sorarken cumhuriyet savcısı “Buraya gelse bunun dışında ne söyleyebilir ki avukat bey?” diyerek araya girdi. Av. Okçuoğlu ise buna cevaben: “Kendisinin ‘konuştuğum, görüştüğüm kişilerden aldığım bilgiye göre’ şeklinde bir ifadesi var. Halihazırda kendisi zaten aranmakta, celse arasında vaktiniz olursa dava soruşturma raporlarında bu duruma dair MİT raporlarında bilgiler var. Pekin’in ifadeleri ise çok güncel ve yakıcı bir şey, bir dinleyelim en azından kuşku ortadan kalksın. Buna da ‘devlet’ sırrı diyemeyiz efendim,” dedi. Av. Okçuoğlu bunları söylerken sanık avukatlarının birbirlerine bakarak “Gelmez ki,” demesi dikkat çekti. Nitekim daha sonra hem cumhuriyet savcısı hem de sanık avukatları “Geleceğini düşünmüyorsunuz herhalde,” şeklinde tepki gösterdi.
Sanık Savaş Gevrekci’nin avukatı Av. Hikmet İşler ise konuyla ilgili olarak, “Mahmut Yıldırım’ın gazetelere Gölbaşı mezarlığına kızıyla beraber gömülme haberi çıkmıştı. Bu nasıl oluyor? Bu adam ölü mü sağ mı ben bilemiyorum. Muamma bir adam, efsane mi belli değil,” dedi ve ekledi “6 yıldır bu davaya bakıyorum, açıkça söylüyorum bunları yazmanıza gerek yok, bu adam suç işlemişse niye gelsin ki?” Nitekim Mahkeme heyeti başkanı Durmuş Ali Erbil, “Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım hakkındaki Kırmızı Bülten uygulaması hakkındaki kararın devamına” hükmetti.
Sonrasında Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Tezel, Av. Okçuoğlu’nun talebiyle ilgili olarak “Pekin’in yer aldığı program kaydının RTÜK’ten temin edilmesi ve tanık sıfatı ile bilgi ve görgüsüne başvurulmasının sonraki celsede değerlendirilmesi” yönünde mütalaa verdi.
Ara kararların yazımı sırasında, mahkeme heyeti başkanının “İsmail Hakkı Pekin’in tanık olarak dinlenilmesi talebinin celse arasında değerlendirilmesine hükmedildiğini” söylemesi üzerine Av. Okçuoğlu “Celse arasında nasıl karar verilecek?” diye sordu. Mahkeme heyeti üyelerinden birisi ise cevaben: “Heyet başkanımız gelsin, arada değerlendiririz,” diyerek ara kararların yazdırılmasını mahkeme heyeti başkanından devraldı. Bunun üzerine Av. Sertaç Kâmil Ekinci program kaydının ve haberlerin yazılı basında yer aldığını, internette küçük bir araştırmayla bulunabileceğini belirttiyse de heyetten herhangi bir yanıt gelmedi. Sonrasında Av. Okçuoğlu “Celse arasında dinlenme ihtimali var mı? Onun için soruyorum” diyerek sorusunu yineledi. Mahkeme heyeti üyesi ise, “Celse arasında dinlenme ihtimalinin olmadığını, RTÜK’ten programın temin edilmesinin gerektiğini” belirtti.
Sanık Hamit Yıldırım’ın Duruşmalardan Vareste Tutulması
Sanıklardan Hamit Yıldırım’ın avukatı Av. Kaya Yelek, müvekkilinin Şırnak’ta yaşadığını, çiftçilik ve hayvancılıkla uğraştığını, mahkemeye gelip gitmesinin kendisine maddi olarak külfet oluşturduğunu ifade etti. Adli kontrol hükümlerinin hakkında devam ettiğini söyledi ve duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti. Av. Okçuoğlu ise “sanık Hamit Yıldırım’ın kanun gereği zorunlu olarak tahliye edildiğini” belirterek, “Henüz delillerin toplanmamış olması, suçun mahiyeti ve kaçma tehlikesi nedeniyle duruşmadan vareste tutulma talebini kabul etmiyoruz,” dedi. Bunun üzerine sanık Hamit Yıldırım söz almadan, bir anda araya girerek: “Niye kaçacağım ki, ben neyden kaçacağım? Ben bu memleketi bırakıp hiçbir yere gitmem ben. Bu hep bir yalandan, bir iftiradan gelmektedir,” dedi. Hamit Yıldırım araya girdiği sırada izleyici bölümünden de tepkiler oldu.
Cumhuriyet Savcısı, Hamit Yıldırım’ın duruşmalardan bağışık tutulması yönündeki talebi hakkında “Yargılamada gelinen aşama ve mevcut delil durumu itibariyle kabulüne talep ve mütalaa olunur,” şeklinde mütalaa verdi. Mahkeme heyeti de savcıyla aynı yönde karar vererek CMK’nin 196. maddesi gereğince duruşmalardan vareste tutulmasına hükmetti.
Yerine Getiril(e)meyen Ara Kararlar ya da Sürüncemede Bırakılan Talepler
Ara kararların yazımı daha önceki celselerden yerine getiril(e)meyen talepler ve birçok duruşmada hem katılan hem de sanık avukatları tarafından “dikkate değer olmadığı” belirtilen bir belgeyle ilgili olarak mahkeme heyetinin “geçici olabileceği düşünülen” başkanının sorusu dolayısıyla, neredeyse duruşmanın kendisinden daha uzun sürdü. Nitekim kararların yazımı sırasında Av. Hikmet İşler‘in “Kalkalım mı?” sorusuna mahkeme heyeti başkanı “Oturun, nasıl olsa uzun sürecek,” diyerek cevap verdi.
Mahkeme heyeti başkanı ara kararların yazımı sırasında “Bu Rüstem Ay kimdir?” diye sordu. Hem Av. Okçuoğlu hem de Av. İşler’in hemfikir olarak “kendisinin ısrarla hemen her celse arasında dilekçe yazdığını, dikkate alınacak bir şey olmadığını” ifade etmesiyle başkan kararların yazımına Rüstem Ay’ın celse arasında Edirne Açık Cezaevi’nden gönderdiği dilekçelerin “okunmadığı” şeklinde devam etti. “Okunmadığı” ifadesinin uygun olmadığının düşünülmesi dolayısıyla hem heyet üyeleri hem de Av. İşler araya girerek düzeltilmesini istedi. Sonrasında mahkeme heyeti arasında izleyici bölümünden duyulmayan bir konuşma yaşandı. Sonuç olarak Rüstem Ay’ın dilekçeleri ara kararlara “Henüz deliller toplanmadığından, taraflar dinlenmediğinden, taraflar dinlendikten sonra işlem yapılmasına karar verilmiştir” şeklinde geçti.
Duruşma boyunca hem sanık hem de katılan avukatları taleplerini ifade ederken “mahkemenin zamanını almamak, detaylarla vakit kaybetmemek için girmemek, yıllardır süren bu dava boyunca” gibi ifadeler kullanmasına karşın bir sonraki duruşma tarihi ve saati belirlenirken Av. Hikmet İşler’in “10.00 yerine 10.30 olamaz mı?” sorusuna heyetten bir üyenin “Başlaması zaten 10.30’u buluyor. Uzun sürüyor, öğle tatiline denk gelmesin,” şeklindeki cevabı, neredeyse iki yıldır hiçbir tanığın dinlenilmediği ilk ve en kısa süren duruşma olması nedeniyle dikkate değerdi. Bunun yanı sıra, dava sürecinde gelinen noktada, hemen her celsede tekrarlanarak bir süreklilik oluşturur şekilde yerine getirilmeyen talepler, cevabı gelmeyen yazılar, adres değişikliği nedeniyle ulaşılamayan tanıklar gibi durumlar göz önünde alındığında, yargılamanın “sürüncemede bırakılması” pratiğinin halihazırda yargılamanın “bir niteliğine” dönüştüğünü söylemek yerinde gözükmektedir.
Yine yargılamanın ve duruşmalarda yaşanılanların “geçen/geçirilen-sürüncemede bırakılan zaman meselesine” tarafların yaklaşımını somutlaştırması açısından bir örnek olarak “İsmail Hakkı Pekin’in tanık olarak dinlenilmesi talebinin” “doğrudan ertelenmesi” önemlidir. Zira, yargılama sürecinde elde edilen verilerin sorgulamaya açılması, tanıkların ifadeleriyle ortaya çıkarılmaya çalışılması, hafızaları tazelemesi, parçalarının birleştirilmesi, böylelikle de hakikatin inşa edilmesi ile mağdur ve yakınları için hesap sorma olanağı yaratması gerekir ve beklenir. Bir yıl boyunca “yapılabilen duruşmalar” ve “sayısı” ile gelinen noktada 4 yıl sonra, bu dava açısından 30 yıllık zamanaşımı süresinin dolacağı düşünüldüğünde “güncel bir veri konusunda” çekimser kalınması ayrıca dikkate değer gözükmektedir.