Tahir, adaletsizliği net bir şekilde görebilen bir insandı. Hiçbir şeyin dengeli ve adil olmasına izin verilmeyen bir yerde dengeli ve adil olmaya çalıştı. Sonunda onu öldüren de bu oldu.
Tahir Elçi’nin aramızdan ayrılmasıyla, üzerinde çalıştığım neredeyse her konu için bana ilham vermiş ve beni pek çok şekilde etkilemiş olan bir arkadaşımı kaybettim. Dublin’deki bir insan hakları savunucuları konferansındaki tanışmamızdan sonra onunla düzenli olarak konuştum ve her Diyarbakır’a gidişimde ziyaret ettim. Türkan ve çocuklarla tanışma mutluluğuna da eriştim. Tahir’in ölümü, hayal edilemeyecek derecede büyük bir kayıp.
Tahir, bana ve ondan tavsiye almak isteyen herkese karşı çok kibardı. Bir davanın detaylarını ve izlediği hukuki stratejiyi anlatırken hayat dolardı. Onun bir rafa uzanıp bir dosyayı alarak, sabırsızlıkla bombalanan bir köyün ve öldürülen insanların hikâyelerini aktarışını ve olayları anlatabilecek görgü tanıklarını ya da gözaltına alınan birinin polis gözetiminde ortadan kaybolduğuna dair kanıtları nasıl bulduğunu heyecanla anlatışını kim unutabilir?
Dengeli ve adil olmaya çalıştı
Tahir, adaletsizliği net bir şekilde görebilen bir insandı. Ona özgü o vurgularıyla şu cümleyi söylediğini kim bilir kaç kere duydum: “Kabul edilebilecek bir durum değil tabii ki.” Türkiye devletinin Kürtlere yaptığı korkunç muameleye odaklanması, PKK’nin kötü yanlarını görmesine de engel olmamıştı. Hiçbir şeyin dengeli ve adil olmasına izin verilmeyen bir yerde dengeli ve adil olmaya çalıştı. Sonunda onu öldüren de bu oldu.
Zihnim, 12 yıl boyunca onunla geçirdiğim vakitler ve ettiğim sohbetlerle dolu. Son aylarda Tahir, pek huzurlu değildi ve bulunduğu pozisyon da hiç ama hiç kolay değildi. Skandal bir davayla hedef gösterildiğinde, o günlerde savaşa karşı olanların farklı taraflarca tehdit olarak görüldüğünü öğrendik. Çoğu zaman dikkati dağınık ve kasvetliydi, baskı altında hissediyordu ama her zamankinden daha sıkı çalışıyor gibiydi; sanki kendi gölgesinden kaçıyordu. Onunla geçirdiğim bir sürü güzel zaman var ve bunları hatırlamayı tercih ediyorum: Mesela, bir duruşma sonrası bir grup arkadaşla yiyip içtiğimiz, güldüğümüz ve şarkı söylediğimiz ve Tahir’in muhteşem dolunayı seyrettiği sıcak bir Diyarbakır akşamını.