Ozan Devrim Yay, Esra Kılıç – 17 Ocak 2025
Mahkeme: Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Dosya: 2023/283
Çobanlık yapan Nezir Tekçi 28 Nisan 1995’te Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Yukarı Ölçek mezrasında askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamaması üzerine Yüksekova’da 2011 yılında açılan ve güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e nakledilen davada 2015 yılında sanıklar Ali Osman Akın ve Kemal Alkan hakkında ‘’canavarca bir his sevki ile veya işkence ve tazip ile kasten öldürme’’ suçlamalarından 11 Eylül 2015’te beraat kararı verilmişti. 2018 yılında Yargıtay tarafından onanan beraat kararı hakkında Tekçi Ailesi’nin Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuru sonucunda yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi üzerine Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden başlayan yargılamanın ilk duruşması 17 Temmuz 2023 günü görülmüştü. İlk duruşmaya katılan sanıklar hakkında yurt dışına çıkış yasağı uygulanmasına ve sonraki duruşmalardan bağışık (vareste) bırakılmalarına karar verilmiş, tutuklama talepleri reddedilmişti. Nezir Tekçi’nin kardeşi Lokman Tekçi ikinci duruşmaya katılarak davaya taraf olarak katılmayı talep etmiş, talebi kabul edilmişti. Takip eden duruşmalarda, AYM’nin bozma gerekçelerinden bazıları hakkında Genelkurmay’ın “bilgi ve belge bulunmadığına” dair yazıları üzerine bu konular hakkında araştırma yapılmasına dair ara kararlardan vazgeçilmişti. Katılanların ve vekillerinin sanıkların tutuklanmasına dair, sanık vekillerinin yurt dışı çıkış yasağının kaldırılmasına dair talepleri reddedilmişti. Son birkaç duruşmada insanlığa karşı suç (TCK madde 77) kapsamında ek savunma talepleri karara bağlanmamıştı. Yine son birkaç duruşmada tanıklar Abdülaziz Eroğlu ve Hasan Eroğlu’nun dinlenmesine dair işlemler tamamlanamadığı için ilerleme kaydedilememişti. Tekçi ailesinin avukatlarının, zamanaşımı riski nedeniyle 11 Ekim 2024 tarihindeki altıncı duruşmada tanık dinleme kararlarından vazgeçilerek dosyada kararın açıklanmasına dair talebinin savcı tarafından reddedilmesi istenmiş ancak ara kararlarda bunun değerlendirileceği bildirilmişti. 27 Aralık 2024 tarihindeki yedinci duruşmada tanık dinleme kararından vazgeçilmesi talebi kabul edilerek savcılık mütalaası alınmıştı. Savcı mütalaasında sanığın beraati ve yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması talep edilmiş, yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması talebi reddedilerek duruşma 10 Ocak 2025 tarihine bırakılmıştı. Katılan müvekkillerinin çoğunun mazeretli olarak 10 Ocaktaki duruşmaya katılamaması nedeniyle karar için duruşma 17 Ocak 2025’e bırakılmıştı.
Duruşma Öncesi
Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi salonu aynı zamanda Eskişehir 5.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da kullanıldığı için dolu olduğundan, Nezir Tekçi Davası duruşmasının Eskişehir 2.Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındığı bilgisi verildi. Duruşmanın planlanmış saati olan 14:00’dan 45 dakika önce bekleme alanında hazırdık. Katılan vekilleri baro odasında beklemekteydi. SEGBİS bağlantısı için ek kamera vb teknik ekipman hazırlanıyordu. Duruşmayı izlemek için DEM Parti, Yeşil Sol Parti, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği, Eskişehir Okulu Dayanışma ve Araştırma Derneği, Kadın Savunması Ağı, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Ankara ve İstanbul şubelerinden temsilciler gelmişti. Basından sadece Mezopotamya Haber Ajansı duruşmayı izledi. Duruşma saatine kadar beş sivil polis memuru bekleme alanında bekledi.
Duruşma Salonunun Görünümü
Adliyeye ve duruşma salonuna girişte herhangi bir engelle karşılaşılmadı. 13:52’de salona girdik.
Sivil polis memurları da silahları üzerinde olacak şekilde izleyici bölümüne oturmuşlardı. Duruşma saatine yakın üç çevik kuvvet polis memuru da salona geldi. Üzerinde bozkurt simgesi ve yazısı bulunan bir giysiyle bir sivil polis memuru daha salona geldi. Duruşmayı toplam 16 kişi izledi. Heyet saat 14:14’te salona geldi. Duruşma saat 14:17’de başladı.
Duruşmaya Dair
Cumhuriyet savcısının ve hakimlerden birinin değiştiği görüldü. Duruşmaya, sanık Kemal Alkan müdafii Av. Esra Yıldız (bu duruşmada sanık Ali Osman Akın’ı da temsil etti), katılan Halit Tekçi’nin vekilleri Av. Hüseyin Boğatekin, Av. Özgür Yaldız, Av. Bünyamin İnce, Av. Ferdi Sidar, Av. Şükrü Alpsoy katıldı. Sanıklar ve katılanlar duruşmaya katılmadı. Sanık müdafilerinin yazılı savunma dilekçesi de sundukları bildirildi. SEGBİS kaydı başlatıldıktan sonra esas hakkında mütalaası sorulan savcı, “AYM’nin hak ihlali kararı üzerine yeniden yargılamaya başlanmış ise de mahkumiyete yeterli, her türlü şüpheden uzak somut delil bulunmadığından CMK'nın 323/1 maddesi gereğince Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 11.09.2015 tarih, 2011/299 Esas ve 2015/319 Karar sayılı ilamına konu beraat kararının onaylanmasına” dair görüş bildirdi.
Katılan vekili Av. Hüseyin Boğatekin, “Bu dosyada 14 yılı doldurduk. Ben de 2011 yılında avukat oldum. İlk günden beri bu salonda birkaç kişiyi saymazsak, benden başka herkes değişti. Hakim, savcı… defalarca değişti. Dava nakledildi, devlet tüm sistemiyle karşımızda oldu. Tüm bunlara rağmen Nezir’in babası Halit amca bir adalet ateşi yaktı. O karanlık çağda, binlerce insanın öldürüldüğü, asit kuyularına atıldığı çok sayıda vakadan biri olan bu vakada Halit amca suç duyurusu yaptı, bu davalardan ufak bir kısmı için dava açıldı. Bu süreçte hayatını kaybeden avukatlar oldu. Adalet böyle bir şeydir, ısrarla talep edilir. Bu dava özel bir dava. Dünyanın başka yerlerinde de zorla kaybetme oldu, devletler bunları yaptı, Türkiye Cumhuriyeti de açık ve net bir şekilde asker eliyle, kontra eliyle bunları yaptı.
Çoğu davayı Ankara, Çankırı, Eskişehir gibi uzak illere naklettiler. Bu yer değiştirmeler hukukun önünde engeldir. Biz bu davada olay yerinden, delillerden, keşif yerinden, tanıklardan uzağız . Güncel durumda davanın nakil olduğu yerde devam etmesi ‘biz bu davayı kapatacağız’ mantığıdır. Son 3-4 yıldır Hakkari’de herhangi bir çatışma haberi yok. Tanığın kimliğinin saklanmasına benzer bir şekilde, naklin yeniden değerlendirilmesi gerekirdi. Yer değiştirme tedbiri sürekli kalıcı bir tedbir gibi uygulanamaz. Doğal yargıç̧ ilkesine göre bu dava Hakkari’ye geri gitmeliydi.
Bazı özel suçlarda Yargıtay tanık delilini değerlendirirken ‘şüphenin %100 giderilmesini beklemeyin’ der. Askerlerin yargılandığı bu durumda özellikle önceki dönem yargıçların bir önyargısı vardı. Bu olaydaki suçun tanıklığını yapan askerlerin kimisi AKP’li, MHP’li olduğunu, PKK’ye düşman olduğunu ama tanıklık yaparken vicdanlarına göre tanıklık yaptıklarını belirtmişlerdir. Bir genci vahşice öldüren, bedenini mayınla patlatan sanıklar ise o kadar yüzsüz o kadar pişkin ki duruşmalara gelmiyorlar. Sanıksız yargılama yürütülüyor. Bu davanın peşini bırakmayan Halit amca o kadar acı çekti ki demans oldu, oğlunun acısını kaldıramadı, yaşı da ilerledi, hiçbir şey hatırlamıyor, oğlunu bile hatırlamıyor. Belki daha iyi, çok büyük acıları da hatırlamıyor. Sanıkların yüzüne bakıp pişkin pişkin gülmesini hatırlamıyor, yöresel elbise ile burada gezdiği için maruz kaldığı düşmanca bakışları hatırlamıyor.
Sanıklar silahlı örgüte üyelikten 314/2’ye göre yargılansa bu kadar tanık beyanından sonra ceza verecektiniz. Ben yüksek ihtisasımı bu konuda yaptım biliyorum, gerekçenizi tanık beyanına dayandırmalısınız.
Biliyoruz ki bu davada ya beraat kararı vereceksiniz ya da dava zamanaşımı tuzağına atılacak. Bunu anlayacak, bilecek kadar deneyimimiz var ama not düşmek isteriz. Çok sayıda tanık olayı bizim anlattığımız şekliyle anlattı. [Bazı tanık ifadelerinden bölümler okuyarak devam ediyor]. Bir tanığın ifadesine göre ‘çoğu kişi peşmerge kıyafetiyle dolaşırdı’. Bakın öyle bir düşmanlık ki Nezir’i öldürünce kimse elbisesini çıkarmamış. Tanık ifadesinde ‘Çobanı yanımıza aldık, dağa götürdük, silah sesi geldi’ diye anlatıyor. Bu öyle bir vahşet ki geleneksel giysiye, Kürtçeye düşman.
Yer gösterme işlemi CMK’ya neden getirildi? İnsanlar işkence görüyordu. Terörist olduğu düşünülen bir kişi bir yere götürülüp kaybediliyordu. Yer gösterme işlemi işkence, kaybetme olmasın diye getirildi.
Yine tanık askerlerin ifadelerine göre sanık “ben öldüreceğim” diyor. Kendisine karşı bir fiili olmayan sivil bir insana karşı böyle bir vahşet, böyle bir canilik. Buna rağmen, hiç kolay olmayan bir şeyi yapıp ifade veriyor tanıklar. Bugün bile kaybedilme riskleri var ama vicdanları nedeniyle konuştular. Bir tanık ‘Ali Osman Akın köylüyü dövdü. Ateş edin dedi, öldürdüler’ diye anlattı.
Keşifte de tanıklar konuştu. Biz bizzat devlet görevlileri ve gazetecilerle birlikte olay yerine gittik tanıkların bir kısmı orda da dinlendi. Tepeye doğru tüm bölge çatışma alanında, ki o dönem yasaklı bir alandı, yüzlerce mermi bulundu. Dizmişler Nezir’i ateş̧ ettirmişler, kimisi ağlamış̧, ateş edememiş̧.
Gazeteci babamın bir haberinden sonra 1996’da JİTEM evimizi taramıştı, 10 yaşında keleş ile vuruldum, belki ben de faili meçhul olacaktım. Cumhuriyet Savcısı takipsizlik verdi. G3 ile vurulunca zaten şans yok. Vurmakla yetinmeyip bir de mayınla patlatılıyor. Vücut parçalarının yokuştan aşağı nehre doğru yuvarlandığı keşifte de görüldü. Keşifteki görülenler tanık anlatımlarıyla uyumluydu. Tanıklar, PKK’lilerin yerini göstermesi istenip bilmiyorum deyince öldürüldüğünü anlattı.
Gülen cemaati bu dosyaları açtığında ‘acaba adalet geliyor mu?’ dedik ama 90’ların failleri olan ulusalcılardan yüzlerce kişiyi tutuklamaları aslında gücü devralma girişimiydi. Ne zaman ki 17-25 Aralık olup iktidar cemaatle ters düştü, Metin Feyzioğlu’nun Balyoz toplantısına girmesinden sonra birdenbire her şey bıçakla kesilir gibi değişti. Tahliyeler başladı. Bunları anlamadan bu davayı çözemeyiz. Bizim için yolun kendisi adalettir, başka çaremiz yok, bunları söylemek zorundayız.
Dosya hem AYM’yi hem AİHM’i gördü. Biri usul biri esas yönünden ihlal buldu. Şimdi yerel mahkemede tekrar adalet arıyoruz. 2011’den beri yaptığımız eleştiriler AYM’nin de tespit ettiği eksiklikler ancak eksiklikler bir türlü yerine getirilemedi. Tanık ifadelerinin yeterli olması ve zamanaşımı riski nedeniyle karara çıkılmasını istiyoruz.
Benim için bu dosyada vicdani yük sizdedir. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi daha önce Nezir’in ölümüne beraat verdi, hadi Tayyip Erdoğan demeyeceğim.”
Bunun üzerine heyet başkanı: “Biz her kararımızı vicdanımızla veriyoruz”
Av. Hüseyin Boğatekin: “Vicdanınızı sorgulamıyoruz. Bu süreç devam ettiğinde gerçekleri açığa çıkarmak için hakikat komisyonları kurulacak, belki insanlar suçlarını itiraf edecek. Biz o zaman da takip edeceğiz ama isterdik ki bu kararı mahkeme versin. Nezir için adalet diyorum. Bize göre adalet arayışının yeri sadece mahkeme salonları değildir, aynı zamanda kitaplar, şiirler, meydanlardır. Halit amcaya saygı ve hürmetle son sözlerimi söylüyorum. Onun için her şeyi yapmaya çalıştık ama katiller ellerini kollarını sallayarak geziyor maalesef. Usulen ceza talep ediyorum.”
Katılan vekili Av. Bünyamin İnce, “Mütalaayı kabul etmiyoruz. Meslektaşım 4-5 tanığın ifadesini aktardı ama olaya dair 14 tanık ifadesi var. Bu tanıklar rütbesiz asker olmasına rağmen o dönemin şartları değerlendirildiğinde hiyerarşiye ve tehdide rağmen verilen bu tanık ifadelerine itibar etmeliyiz. 90’lardan bugüne bölgede Cemal Temizöz’ün Şırnak’ta, başka rütbelilerin Derik'te ve daha pek çok başka yerde faili olduğu zorla kaybetme, işkence, tecavüz, vs çok sayıda dosyada delil karartıldı. Bu dosyada ise deliller de olmasına rağmen beraat isteniyor.
302’den açılmış terör örgütü üyeliği davalarında 3 tanık ifadesiyle yüzlerce yıl ceza verildi. Burada kayıp bir insan ve 14 ifade var, savcı mütalaasını kabul etmek mümkün değildir.
Bölgede çobanlara yönelik sistematik bir işkence var. 77. maddeden (insanlığa karşı suç) savunma alınmasını istedik, kabul edilmedi. 77. maddeden savunma alınsaydı AYM’nin ihlal kararı doğrultusunda delilleri talep ederdik, en azından kovan eşleşmeleri yapılabilirdi ama zamanaşımı riskiyle karşı karşıyayız. 1995’te bir çoban öldürülmüş, 10 yıl sonra biz nasıl tanık dışında bir delile ulaşabiliriz. Zaten deliller daha olay günü, mayın patlatma gibi işlemlerle yok edilmiş. Biz neyi esas alacağız. Kamera kaydı yok, dağın başı. Tanık ifadesinden başka delil yok, zaten 10 yıl soruşturma yapmamış̧ dönemin savcısı, o gün keşif yapsaydı belki o dönem delillere ulaşılacaktı. Bugün elimizde sadece çok açıklayıcı tanık beyanları var. Bu 14 tanık ifadesi mutlaka göz önünde bulundurulmalı. En azından TCK 77.maddeden ek beyan, ceza ve tutuklama talep ediyoruz.”
Katılan vekili Av. Özgür Yaldız, “Süreçler ve devlet içi hegemonyanın etkisi ile politik isteklerin yargılamaya etkisi detaylı olarak izah edildi. Hiçbir delili aydınlatmaya yönelik hiçbir araştırma yapılmadan verilen ve 14 tanığın ifadesinde çelişkiler olduğunu iddia eden mütalaaya katılmıyoruz. Önceki celselerde ben ifade etmiştim. Siz yoktunuz sayın başkan…”
Heyet başkanı: “Mersin’den mi bahsedeceksiniz?”
Av. Özgür Yaldız: “Sistematik olarak öldürülen çobanların tek bir askerin inisiyatifiyle öldürüldüğünü söylemek halkın aklıyla alay etmektir. Ege’de, Karadeniz’de çobanların öldürülmesiyle, kurşuna dizilmesiyle ilgili bir iddia hiç duymadık. Kürt bir birey olan Nezir Tekçi’nin katledilmesi, devlet politikası ile öldürülme olaylarından sadece biridir. Bunları JİTEM askerlerinin bireysel eylemi olarak görmek en hafif tabirle aklımızla alay etmektir. Şuradan çıkıp, cübbeleri çıkarıp bir kafede otursak siz de 90’larda yapılanları bilir, anlatırsınız.
Bunca zaman sonunda elbette tek delil tanık delilidir. Başka bir cinayet dosyasında bu kadar çok tanık olsa çoktan ceza verilirdi.
Kırıkkale’de Vartinis Davasında hâkim ‘Sırtımızdaki cübbe değil peygamber postudur’ diyerek pozitif hukukun kurallarının arkasına sığınmıştı ve olay zamanaşımıyla kapatılmıştı. AİHM’in de BM’nin de, olay tarihinde yasada olmasa bile insanlığa karşı suçlardan yargılama yapılabileceğine dair kararları var.
Sizin keyfinizi kaçırabilir ama biz hep dedik, bu dosyada zamanaşımı tehdidi var. Savcılık mütalaasına bağlı değilsiniz. 77. madde açısından ek savunma talep ediyoruz. Sonradan istinafta da düşme kararı verilebilir. Bu, göstermelik de olsa bir yargılama yapıldığının, kamuoyu vicdanında hukukun bir nebze de olsa işletilebildğinin göstergesi olur. Fiilin bireysel fiil olmadığını biliyoruz, tutuklama ve ceza talep ediyoruz.”
Katılan vekili Av. Ferdi Sidar, “Hem hukuken hem vicdanen mütalaaya katılmıyoruz. Bugün burada cezasızlık ve zorla kaybetme vakaları ile karşı karşıyayız ve bunlar ağır insan hakları ihlalleridir. Nezir Tekçi hikayesi Türkiye’de Kürt meselesinin özetidir; öldürülürsün ama faili bulunmaz. Savcılık mütalaasında bunların önüne geçmek için yeterli çaba yok. Bizler, ne olursa olsun, zamanaşımı ve cezasızlık kıskacında hakikat ve adaletin peşinden gitmeye devam edeceğiz. Korumacı tavrınızdan vazgeçmenizi ve ceza vermenizi talep ediyoruz.”
Katılan vekili Av. Şükrü Alpsoy, “14 tanık beyanından bahsedildi. Bunların hepsi ayrıntılı görgü tanıklığıdır. İddia ve yargı makamı 1995’te gerçekleşen olay için başka delil mi bulacak? 2025 yılında bile rütbeli bir askerin suç fiilinde tanık ifadesi bile bulunamayabilir çünkü böyle bir olayda tanıklık etmekten korkulur. Burada açık ifade veren 14 tanığın hepsinin mi sanıklarla husumeti var? 1995’teki olayda dağ başında kamera kaydı mı bekliyorsunuz? Düşman ceza hukuku diye bir kavram vardır ve şu gördüğümüz tam da budur. Alelade kasten öldürme dosyasında 14 tanık beyanı varken beraat verilir mi? AYM ve AİHM ihlal kararlarına rağmen siz beraat verirseniz size… daha uzatmak istemiyorum. 14 tanığın yalan söylemesi için hiçbir neden yokken başka delilleri burada sabaha kadar tartışsak da boştur. Cezasızlığa neden olmayacak vicdani bir karar vermenizi bekliyoruz, ceza ve tutuklama talep ediyoruz.” Sanık vekili Av. Esra Yıldız, “Bugün iki sanığın da avukatlığını yürütüyorum. Geçen celselerde detaylı beyanlarda bulunmuştuk. Savcının, önceki kararın onanmasına dair mütalaasına katılıyoruz. Bu dosyada 400’e yakın tanık dinlendi. Hangi tanıkların muteber sayılacağına dair değerlendirmeler yapıldı. AYM’nin kararında bahsedilen ve yeniden toplanan delillerde de sanıklar aleyhine husus yok. Müvekkillerin beraatini ve adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını talep ediyoruz.”
Saat 14:56’da beyanların bitmesinin ardından heyet kendi arasında görüştü. Suç tarihi nedeniyle, 77 . maddeden ek savunma talebinin reddedildiği ara karar olarak açıklandı. Saat 14:57’de karar için duruşmaya ara verildi, salon boşaltıldı. 15:05’te salona çağrı yapıldı ve kararlar açıklandı.
Karar
“Her ne kadar sanıklar Ali Osman Akın ve Kemal Alkan hakkında Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararına istinaden yeniden yargılanmaya başlanmış ise de; 5271 sayılı CMK'nin 323/1. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.09.2015 tarihli 2011/299 Esas ve 2015/319 Karar sayılı ilamı ile "canavarca bir his sevki ile veya işkence ve tazip ile kasten öldürme" suçundan verilen ve temyiz incelemesi neticesinde hükmün onanması ile kesinleşen sanıkların beraatine dair HÜKMÜN ONAYLANMASINA,” adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verildi.
Duruşma saat 15:06’da sona erdi. Duruşma Sonrası Duruşma sonrasında Nezir Tekçi ailesinin avukatları ve davayı izleyenler adliye önünde bir basın açıklaması yaptı."