Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 08 Mart 1996 tarihleri arasında biri uzman çavuş üçü çocuk, sekiz kişinin* zorla kaybedilmesiyle ilgili yürütülen soruşturmada 30 Ekim 2014 tarihinde ilk iddianame hazırlandı. İddianamede dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin’in “taammüden öldürme” suçundan yargılanmaları istendi. Ancak soruşturma dosyasında şüpheli olarak adları geçen, çoğu korucu 16 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi ve Hikmet Kaya’nın zorla kaybedilmesi dosyaya dahil edilmedi. İHD Mardin Şubesi’nin bu karara itirazını kısmen kabul eden Midyat Sulh Ceza Mahkemesi, kayıp Hikmet Kaya adına yapılan başvuruyu delil yetersizliğinden dolayı reddetmekle beraber, takipsizlik kararı verilen şüpheliler hakkında ek iddianame hazırlanması talebini kabul etti. Hazırlanan ikinci bir iddianameyle Faruk Çatak, Mahmut Ayaz, Naif Çelik, Ramazan Savcı, Kemal Kaya, Mehmet Acar, Faik Acar, Hüseyin Altunışık, Mehmet Emin Çelik, Sadık Çelik, Fethullah Çelik, Osman Demir, Bahattin Ergel davaya dahil edildi. Dava henüz başlamadan “güvenlik gerekçesiyle” Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi.
01 Ekim 2015’te Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmanın ardından mahkeme, sanıklardan Mehmet Tire’nin yargılanması için HSYK’dan izin alınması talebinde bulundu.**
29 Aralık 2015 tarihli 2. duruşmaya ise mağdur aileler ve Dargeçit’te bulunan müdahil avukatlar Dargeçit’te devam eden sokağa çıkma yasağı nedeniyle katılamadılar. Bu duruşmada mağdur ailelerin avukatları HSYK’dan izin talep eden mahkeme heyeti için ‘reddi hakim’ talebinde bulundu.
3 Mayıs 2016 tarihli 3. duruşmada soruşturma kapsamında yapılan kazılarda bulunan insan kemiklerinin Davut Altınkaynak ve Nedim Akyön’e ait olduğunun kesinleştiği Adli Tıp Raporu gündeme geldi. Sanıklardan Kerim Şahin ve Fethullah Çelik SEGBİS aracılığıyla ifade verdi. Müşteki avukatlarının, “güvenlik gerekçesiyle” duruşmalara getirilmeyen sanıkların mahkemeye getirilmesi ve yüz yüze dinlenmesi yönündeki talepleri bir kez daha reddedildi.
3 Ekim 2016 tarihli duruşmada, zorla kaybedilenlerin yakınları tanık olarak dinlendi. Sırasıyla Abdurrahman Coşkun’un ağabeyi Abdulgafur Coşkun, Davut Altınkaynak’ın kardeşinin eşi Kania Altınkaynak, Nedim Akyön’ün kardeşinin eşi Zeliha Akyön ve Süleyman Seyhan’ın eşi Mümine Seyhan’ın tanık olarak ifade verdiler. Kaybedilen ailelerinin avukatları, 14 Temmuz 2016 tarihli duruşmada sanık Mehmet Tire’nin SEGBİS’le ifadesinin alınması yönündeki kararına rağmen mahkemenin gerekenleri yapmadığını savunarak, Mehmet Tire başta olmak üzere tüm sanıkların tutuklu yargılanmasını, şayet kabul edilmezse tamamına adli kontrol şartı ve yurtdışı yasağı getirilmesini talep etti. Mahkeme ara kararında tutuklama talebi reddedilirken, tüm sanıklar için adli kontrol ve yurtdışı yasağı getirilmesine, Mehmet Tire’nin SEGBİS sistemi ile ifade vermesi için zorla getirilmesine karar verildi.
5 Aralık 2016 tarihli duruşmada Mehmet Tire SEGBİS aracılığıyla verdiği ifadesinde olay tarihlerinde Dargeçit’te olmadığını, gözünden yaralandığını, ameliyat sonrası da iki ay süresince hava değişiminde olduğunu savundu. Duruşmada ayrıca kaybedilenlerden Davut Altınkaynak’ın (13) annesi Hayat Altınkaynak müşteki, Emin Coşkun da tanık olarak ifade verdi. Sanık Mehmet Tire’nin duruşmalardan vareste tutulması talebi reddedilirken, tüm sanıklar için yurtdışı yasağının devamına karar verildi.
13 Mart 2017 tarihli duruşmada katılan ve tanıkların ifadeleri alındı. Savcı mütalaasında dosyanın Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Kızıltepe JİTEM Davası dosyasıyla birleştirilmesine karar verilmesini talep etti. Katılan vekillerinden Av. Erdal Kuzu davanın karar aşamasına gelinmişken birleştirmenin hukuki bir yararı olmadığını savunurken mahkeme ara kararında birleştirilme talebinin kabulüne ve yargılamanın Ankara 5. ACM’nin 2014/367 esas sayılı dava dosyası üzerinden devam edilmesine karar verildi. Mahkemeler arasında bu konudaki uyuşmazlığın çözümü için dosya öncelikle Yargıtay 5. Ceza Dairesi’ne gönderildi. Yargıtay, 19 Ekim 2017 tarihinde birleştirme kararını yerinde bulmayarak davaya bakmakla yetkili mahkemenin Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi olduğuna kesin olarak karar verdi. Dosya yeniden Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi.
Yargılamaya 27 Nisan 2018 tarihinde 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmayla devam edildi. Birleştirme kararını veren heyetin değiştiğinin görüldüğü duruşmada katılan vekillerinden Av. Erdal Kuzu “bu dava ile Ankara’da görülen Kızıltepe JİTEM davası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunu, davaların birleştirilmemesiyle JİTEM’in faaliyetlerinin deşifre olmasının önüne geçildiğini belirterek Yargıtay kararına katılmadığını” belirtti. Kuzu ayrıca sanıkların JİTEM adlı örgüt içinde işlediği eylemler için ek iddianame düzenlenmesini, bunun kabul edilmemesi halinde sanıklardan örgüt yönetimi ve üyeliği suçundan ek savunma istenmesi talebinde bulundu. Mehmet Tire’nin 1996 yılında yaralanmasıyla ilgili geçen sene dosyaya giren, Tire’nin bir askeri sığınağa giderken yaralanmasının yer aldığı tutanağı da gündeme getiren Kuzu, kaybedilenlerin kemiklerinin bulunduğu mağara ve sığınağa ait koordinatların Mardin İl Jandarma Komutanlığı tarafından belirlenmesine ilişkin daha önce verilen ara kararın yerine getirilmesini talep etti. Duruşmada sanık Bahattin Ergel’in sorgu ve savunmasının yapılabilmesi için hakkında yakalama kararı verilirken tutanakla ilgili talebin gelecek celse değerlendirilmesine karar verildi.
11 Temmuz 2018 tarihli duruşmada Ankara’dan SEGBİS sistemi ile duruşmaya katılan sanık Mahmut Yılmaz ve Faruk Çatak’ın avukatı Av. Ramazan Güler, beyanları delil olarak kabul edilen gizli tanıkların mahkeme huzurunda dinlenmesini talep etti. Yine SEGBİS ile dinlenen sanık Haydar Topçam’ın avukatı Av. Nazmi Gökçe ise mağdur avukatının tek amacının tazminat elde etmek olduğunu ileri sürerek gizli tanıkların dinlenmesi talebinin reddedilmesini istedi. Duruşmada ayrıca Mardin İl Jandarma Komutanlığı’nın koordinatlara ilişkin yanıt verdiği belirtildi ancak yanıtın dosyaya hangi tarihte girdiği, ne tür bir bilgi içerdiğine ilişkin herhangi bir bilgi duruşma tutanağında yer almadı.
22 Ekim 2018 tarihli duruşmada koordinatlara ilişkin Mardin İl Jandarma Komutanlığı’nın verdiği yanıtta Mehmet Tire’nin yaralanmasıyla ilgili 1995 yılında hazırlanan tutanakta geçen askeri sığınak ile Akyön ve Altunkaynak’a ait kemiklerin bulunduğu mağaranın koordinatlarının aynı olduğunun belirtildiği öğrenildi. Duruşmada dinlenen sanık Haydar Topçam, “söz konusu tarihlerde karakol komutan yardımcısı olduğunu, adli işlemlere kendisinin değil karakol komutanının baktığını, Mehmet Tire’nin yaralanmasına ilişkin tutanağı ise kendisinin hazırladığını” belirtirken sanık Faruk Çatak ise “gözaltı yetkileri bulunmadığını, bu yetkinin karakol komutanında olduğunu” belirtti. Katılanlar vekili Av. Erdal Kuzu’nun Mahmut Yılmaz, Mehmet Tire ve Hurşit İmren’in ortaya yeni çıkan deliller dikkate alınarak yeniden dinlenmesi talebini kabul eden mahkeme heyeti ayrıca gizli tanıkların duruşmalar arasında SEGBİS aracılığıyla dinlenmesine karar verdi. 6 Şubat 2019 tarihli duruşmada dinlenen ve aralarında dönemin Dargeçit Kaymakamı’nın da olduğu tanıklar; JİTEM tarafından resmi kayıtlara geçmeyen gözaltılar yapıldığını, gözaltına alınanlardan infaz edilenler olduğunu ifade etti. Mahkeme heyeti sanık Mehmet Tire’nin yaralandığı yer ile maktullerin kemiklerinin bulunduğu yer arasındaki mesafenin tespiti için bilirkişi heyeti kurularak keşif yapılmasına ve rapor düzenlenmesine karar verdi.
13 Mayıs 2019 tarihli duruşmada, davaya konu olan olayların birinci elden şahidi olduğunu belirten müşteki Hazni Doğan‘ın beyanı alındı. Kendisinin de işkence gördüğünü beyan eden Doğan, Abisi Seyhan Doğan’ın Filistin askısında olduğunu, Abdurrahman Olcay’ın da orada olduğunu ve Mehmet Emin Aslan’ın sesini duyduğunu aktardı. Diğer katılanlardan Abdülkerim Kaya ve Osman Seyhan da davacı olduklarını ifade ettiler. Katılanların vekili Av. Erdal Kuzu, dönemin Dargeçit Kaymakamı Adem Kul için dinleme kararının 1.5 yıl önce alındığını belirtip mahkemenin kendisini uygun yöntemle hazır etmesini talep etti. Ayrıca, keşif raporunu incelediğini ama keşfe katılımları için kendilerine tebligat gelmediğini belirtti. Sanıkların tutuksuz yargılanmasının adalet duygusunu incittiğini belirten Av. Kuzu, tutuklama kararının gerektiğini ifade etti. Mahkeme heyeti, müşteki Hazni Doğan’ın suçtan zarar görme ihtimaline binaen katılan olarak dava ve duruşmalara kabulüne, katılanların vekili Av. Erdal Kuzu’nun sanıkların tutuklanmasına yönelik talebinin geçen celsede belirtilen nedenlerle reddine ve tanık Adem Kul’un adresinin araştırılmasına ve SEGBİS suretiyle bir sonraki celsede hazır edilmesine karar verdi.
30 Eylül 2019 tarihli duruşmada, Cumhuriyet savcısı, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Kızıltepe JİTEM Davası’nın akıbetinin sorulması ve Abdurrahman Olcay’ın nüfusta ölüm kaydının düşülmesine ilişkin ATK raporları incelendikten sonra değerlendirme yapılması yönünde görüş bildirdi. Mahkeme Heyeti, sanıkların tutuklanması yönündeki talebi yine reddetti. Tanıklar Adem Kul ve Ahmet Çiçek’in dinlenilmesi için bulundukları yer mahkemelerine tekrar talimat yazılmasına, haklarında zorla getirme kararı verilmesine ve bu kararı yerine getirmede ihmali olan personel hakkında suç duyurusunda bulunulacağına dair uyarı yapılmasına; Abdurrahman Olcay’ın ölüm kaydının düşülmesine ilişkin talebin, ilgili ATK raporları incelendikten sonra değerlendirilmesine; Kızıltepe JİTEM Davası dosyasının Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenmesine karar verdi.
23 Aralık 2019 tarihli duruşmada, sanık avukatlarının hepsi mahkemeye mazeret dilekçesi sunmuş olup hiçbiri duruşmaya katılmadı. Geçen duruşma dinlenilmeleri için haklarında zorla getirme kararı verilmiş olan tanıklar da yoktu. Tanıkların adreslerinin bulunamadığı iddia edildi. Mahkeme heyeti, FETÖ/PYD Terör Örgütü Üyeliğinden hakkında mahkumiyet kararı verilmiş olan Adem Kul’un SEGBİS ile tanık beyanının alınması için Samsun 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne talimat yazılmasına karar verdi. Diğer tanıkların dinlenilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına karar verirken, Hatice Batırır’ın tekrar dinlenilmesi talebini reddetti. Sanıkların tutuklanma talepleri bir kez daha reddedildi.
29 Haziran 2020 tarihli duruşmada, katılanlar vekili Av. Erdal Kuzu, dosyanın 2015 yılında Midyat Ağır Ceza Mahkemesinden nakledildiğini, soruşturmanın ise 15 yıl önce açıldığını, bu nedenle uzun sürece yayılmış yargılamanın sonlandırılması gerektiğini ifade etti. Av. Kuzu, esas hakkında mütalaa için dosyanın savcıya gönderilmesini ve bir ana evvel dosyada karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, iddia makamın tevsii tahkikat varsa sunmasına, aksi takdirde esas hakkında mütalaasını sunmak üzere dosyanın savcılığa gönderilmesine karar verdi.
2 Kasım 2020 günü görülen duruşmaya katılan Hazni Doğan‘ın sözleri damga vurdu. Abisi Seyhan Doğan, eniştesi Abdullah Olcay ve amcası Abdurrahman Coşkun ile birlikte gözaltına alındığını, 4 gün boyunca gördükleri işkenceleri, kendisinin bırakıldığını fakat diğerlerinin zorla kaybedildiğini anlattı. Katılanların sanıkların tutuklanması yönündeki taleplerinin reddedildiği duruşmada, dinlenmeyen tanıkların adres tespiti için işlem yapılmasına karar verildi.
29 Mart 2021 tarihli 14. duruşma, savcının esasa dair mütalaasını okumasıyla başladı. “Dosya kapsamında her ne kadar yargılama konusu öldürme olaylarla ilgili müşteki ve bazı tanık beyanları bulunsa da; bu beyanların bir kısmının yalnızca duyuma dayanması, söz konusu tanıklardan hiç birinin dosyada mevcut maktulleri dosya kapsamındaki sanıkların öldürdüğüne ilişkin doğrudan bir görgülerinin bulunmaması, olay anlarını kaydeden herhangi bir kamera kaydının dosyada mevcut bulunmaması, maktullerden elde edilebilen bulgular ile sanıklardan alınacak örnekler arasında doğruluğu yüksek sonuçlar veren moleküler genetik inceleme yapılma imkanının bulunmaması.” gerekçeleriyle tüm sanıklar hakkında beraat yönünde savcılık mütalaası verildi. Sanıklar ve avukatları duruşmada bulunmadığından bunlara ve talepleri üzere katılanlara esas hakkında beyanda bulunmak için süre verildi.
28 Haziran 2020 günü görülen ve karar duruşması olması beklenen son duruşmada, heyet değişikliği nedeniyle karar verilemeyeceği anlaşıldı. Dönemin Milli Eğitim Şube Müdürü tanık olarak dinlendi ve sanık Mehmet Tire’nin olay tarihinde Dargeçit’te olduğunu beyan etti. Av. Erdal Kuzu ise beyanında, heyetin beşinci kez değiştiğini ve bunun karar aşamasındaki bu davayı en azından iki yıl daha uzattığını, davanın 2025 yılında zamanaşımı süresinin dolacağını ve bu heyet değişikliğinin kasıtlı yapıldığını düşündüğünü ifade etti.
11 Ekim 2021 günü görülen celsede bugüne kadar dinlenemeyen dönemin savcısı fakat daha sonra terör örgütü üyeliği suçundan yargılanıp denetimli serbestlikle çıkan Adem Kul hakkında yakalama kararı olduğu öğrenildi ve Adem Kul’un dinlenilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına karar verildi
10 Ocak 2022 günü gerçekleşen duruşmada söz alan mağdur aileler, yirmiyi aşkın kez dava için Adıyaman’a gelmelerine rağmen hâlâ bir ilerleme olmadığını, artık bir sonuç çıkmasını beklediklerini tekrar ettiler. Tanık olarak dinlenmesi için araştırma yapılan eski savcı Adem Kul’un zorla getirilmesinin makul bir süre beklenmesine karar verildi.
4 Nisan 2022 günü görülen son duruşmada tanık olarak dinlenmesi beklenen Adem Kul’un yargılandığı dosyadan akıbetinin sorulmasına karar verildi.
4 Temmuz 2022 günü görülen karar duruşmasında sanıkların “atılı suçları kanunî tanıma uygun şekilde işlediklerini tereddütsüz ortaya koyabilecek nitelikte, somut, kesin, inandırıcı delil elde edilemediği” gerekçesiyle beraatine karar verildi.
6 Ağustos 2022 tarihinde mahkeme gerekçeli kararı açıkladı. Buna göre beraat kararları, tanık beyanlarının “yalnızca duyuma dayandığı”, “Söz konusu tanıklardan hiçbirinin dosyada mevcut maktulleri dosya kapsamındaki sanıkların öldürdüğüne ilişkin doğrudan bir görgülerinin bulunmadığını” , “Hayatını kaybedenlerden elde edilebilen bulgular ile sanıklardan alınacak örnekler arasında doğruluğu yüksek sonuçlar veren moleküler genetik inceleme yapılma imkanının bulunmadığı”, resmi makamlar tarafından mahkemeye gönderilen cevabi yazıların sanıklar aleyhine olduğu, resmi yazıların “Tanık beyanlarını doğrular nitelikte olmadığı”, Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun’un serbest bırakıldıktan sonra kim tarafından hangi eylemlerle öldürüldüklerine ilişkin “somut bir delilin bulunmadığı”, Süleyman Seyhan, Mehmet Emin Aslan, Nedim Akyön, Seyhan Doğan ve annesi Hayat Altunkaynak ile Davut Altunkaynak hakkında ise “resmi kayıtlarda herhangi bir gözaltı işlemine rastlanmadığı”, “Resmi gözaltı işlemi yapılmaksızın fiilen gözaltına alındıklarını kabulü halinde dahi öldürme eylemlerinin kim tarafından ne şekilde gerçekleştirildiğine ilişkin somut delillerin dosya kapsamında bulunmadığı”, “Yapılan yargılama ve toplanan deliller ışığında soyut isnat ve iddialar haricinde, sanıkların atılı suçları kanunî tanıma uygun şekilde işlediklerini tereddütsüz ortaya koyabilecek nitelikte, ceza hükmü kurabilmeye elverişli, her türlü kuşkudan arınmış, somut, kesin, inandırıcı delil elde edilemediğinden, yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması” gerekçesine dayandırıldı.
7 Mayıs 2024 tarihinde Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi istinaf taleplerini reddederek kararı yerinde buldu. Temyiz incelemesi devam ediyor.
Daha detaylı bilgi edinmek isterseniz zaman çizelgesine, takip ettiğimiz duruşmaların izleme raporlarına, ve basında çıkan ilgili haberlere de göz atabilirsiniz.
(*) “Dargeçit JİTEM Davası” olarak da anılmaktadır.
(*) Dargeçit Davası kapsamında failleri aydınlatılmayı bekleyen zorla kaybedilenler: Abdurrahman Olcay, Abdurrahman Coşkun, Davut Altınkaynak, Mehmet Emin Aslan, Nedim Akyön, Seyhan Doğan, Süleyman Seyhan ve Bilal Batırır
(**) Daha önce Kızıltepe ve Lice Davaları’nda da gündeme gelen HSYK’dan izin konusu hakkında Hafıza Merkezi’nin açıklamasını şuradan okuyabilirsiniz.