Deniz Tekin – 16 Haziran 2020
Mahkeme: Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2017/431
Diyarbakır’da 21 Mart 2017’de düzenlenen Newroz kutlamalarına katılmak üzere şehre gelen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut, kutlama alanının girişindeki barikatları aştıktan sonra polisin açtığı ateş sonucunda yaşamını yitirdi. Olay anını gösteren kamera görüntülerinde Kemal Kurkut’a ateş ederek ölümüne neden olan sanık polis memuru Yakup Şenocak’ın “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis istemiyle yargılandığı davanın 10’uncu duruşması 16 Haziran 2020 Salı günü Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma Öncesi
Davanın görüldüğü Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi, Covid-19 salgını nedeniyle alınan tedbirler kapsamında adliyelerin kapalı olmasından dolayı 24 Mart 2020’de görülmesi gereken Kurkut davasının 9. duruşmasını, 16 Haziran 2020 tarihine ertelemişti.
Bugün görülen Kemal Kurkut davasını izlemek üzere sabah erkenden Diyarbakır Adliyesi’ne geldim. Daha önceki duruşma günlerinin aksine, bugün görülen duruşma öncesi polis adliye önünde güvenlik önlemi almamıştı. Ancak, gene iki arama noktasında bulunan X-Ray cihazlarından geçtikten ve GBT için kimlik kontrolü yapıldıktan sonra adliyeye girebildim.
Davanın görüldüğü 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bulunduğu koridor ve duruşma salonları adliyede görevli personeller tarafından dezenfekte ediliyordu. Dezenfekte işleminin bitmesinin ardından duruşmalar için gelen yurttaşlar koridordaki sandalyelerde oturmaya başladı. Davanın görüldüğü Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma salonun kapısı açık değildi ve o gün görülecek olan duruşmaların listesi panoya asılmamıştı. Mahkeme heyeti ve görevlileri ancak saat 09.30’da duruşma salonuna geldi.
Kısa bir süre sonra Kemal Kurkut’un ağabeyi katılan Ferhat Kurkut ile katılan avukatı Av. Mehmet Emin Aktar, Diyarbakır Barosu dava takip Komisyonu üyeleri Av. Sidar Avşar ve Av. Zeynep Işık ve stajiyer Av. Büşra Eylül Özgültekin duruşmanın yapılacağı salonun önüne geldiler. Duruşma salonun kapısının yanındaki banklarda ise duruşmayı izlemek için gelen ve ellerinde telsiz olan 2 sivil polis oturuyordu. Sanık Yakup Şenocak’ın avukatı ise duruşma salonunda oturarak duruşmanın başlamasını bekledi. Covid-19 tedbirleri nedeniyle, mahkemelerin duruşmalara izleyici kabul etmeyeceğine dair bir yazı tüm duruşma salonlarının kapısına asılmıştı. Buna rağmen koridorda bekleyen çok sayıda kişi vardı. Koridoru dolaşan polisler, maske takmayanları ve sosyal mesafe kurallarına dikkat etmeyenleri uyarıyordu.
Duruşmaya Katılım
Duruşma bir saatlik bir gecikmeyle saat 10.30’da başladı. Kemal Kurkut’un annesi Secan Kurkut, Diyarbakır’da bulunmadığı için, katılan avukatı Av. Reyhan Yalçındağ Baydemir ise mazereti nedeniyle duruşmaya katılmadı. Duruşmaya katılan avukatı Av. Mehmet Emin Aktar, Diyarbakır Barosu dava takip Komisyonu üyeleri Av. Sidar Avşar ve Av. Zeynep Işık ve stajiyer Av. Büşra Eylül Özgültekin katıldı. Sanık polis Yakup Şenocak’ın katılmadığı duruşmada vekili Av. Ahmet Fırat’ın duruşmada hazır bulunduğu görüldü. Duruşmayı izlemek için gelen polisler, mahkeme mübaşiri ile konuşarak salonun izleyici bölümünün açılmasını istedi. Bunun üzerine mübaşir mahkeme başkanın yanına gidip duyamayacağımız bir şekilde konuştuktan sonra mahkeme başkanı mübaşire “İzlesinler kapıyı açın” dedi. Mübaşir, salonda izleyiciler için ayrılan bölümün kapısını açtıktan sonra polisler ile birlikte salona girip duruşmayı izlemeye başladım. Mahkeme başkanı, yoklama yapıp duruşmaya katılan tarafların isimlerini hızlıca tutanağa geçirdi. Ardından sanık vekili Av. Ahmet Fırat’a müvekkilinin neden gelmediğini sordu. Av. Fırat, müvekkilinin Covid-19 nedeniyle karantinada olduğunu, bu nedenle de duruşmada hazır olamadığını söyleyerek müvekkilinin gönderdiği yazılı savunmasını dava dosyasına ibraz edeceklerini belirtti.
“Sanık Polis Şenocak Silah Kullanma Hak ve Yetkisinde Aşırılığa Kaçtı”
Yoklama işlemi ardından mütalaa için söz verilen duruşma savcısı, davaya ilişkin tevsii ve tahkikat taleplerinin olmadığını belirterek, davanın esası hakkındaki mütalaasının hazır olduğunu söyledi. Ardından savcı, daha önce hazırladığı davanın esası hakkındaki mütalaasını duruşma salonundaki ortak bilgisayar ağı üzerinden mahkeme kâtibine verdi. Kâtip ise mütalaayı duruşma tutanağına “kopyala yapıştır” yaptı. Bu işlem sadece 1 dakika sürdü.
Savcı, mütalaasında sanık polis memuru Yakup Şen Ocak’ın silah kullanma hak ve yetkisinde aşırılığa kaçarak yasaya uygunluk sınırını kast olunmaksızın taksirle aştığını ileri sürerek, sanığın “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan 3 yıldan 9 yıla kadar hapis ile cezalandırılmasını talep etti.
“Kurşun Yerden Sekti”
Mütalaada, Jandarma Genel Komutanlığı tarafından hazırlanan uzmanlık raporuna atıfta bulunularak Kemal Kurkut’un yaşamını kaybetmesine neden olan mermi çekirdeğinin olay günü Newroz alanındaki 4 no’lu güvenlik kontrol noktasında görevli, sanık polis memuru Yakup Şenocak’a ait olduğu hatırlatıldı.
Sanık polis memuru Şenocak’ın, Kemal Kurkut’un güvenlik noktasından girmeye çalışmasından önce telsiz anonsu yapılmış olduğunu, ancak sadece ekip komiserlerinde telsiz olduğu için kendisinin anonsu duymadığını; Kurkut’u hedef alarak ateş etmediği ve suçlamaları kabul etmediğine dair ifadelerine savcı mütalaasında detaylı bir şekilde yer verdi.
Mütalaaya göre Kurku, 6 no’lu araç kapama noktasına geldiğinde noktada bulunan polislere üzerini aratmadan geçtikten sonra 6 nol’u kontrol noktasında bulunan polislerce şüpheli bir şahsın Newroz alanına doğru ilerlediği telsizle anons ediliyor. Ancak Kurkut’u takip eden ve yakalamaya çalışan herhangi bir polis memuru bulunmuyor. Ayrıca, kamera kayıtları incelendiğinde 4 no’lu polis kontrol noktasında bulunan barikatın önünde, arkasında ve çevresinde 30-35 civarında polis memurunun bulunduğunun görüldüğü, maktulün barikatı aşar aşmaz havaya ateş açılmasının verdiği endişe ile birlikte Newroz alanına doğru koşmaya başladığı belirtiliyor.
Ulusal Kriminal Büro (UKB) tarafından hazırlanıp davanın 28 Şubat 2019 tarihinde görülen 5. duruşmasında dava dosyasına girdiği anlaşılan raporda, doğrudan incelenen kamera kayıtlarının incelenmesi sonucu, daha önce ATK tarafından belirtilenin aksine Kurkut’un yerden seken mermi ile değil sanık Şenocak’ın hedef alarak doğrudan atışıyla vurulduğu tespit edilmişti. Mütalaada doğrudan ateş edildiği görüşüne yer verilen bu rapora atıf yapılarak “kesinlikle yerden sekme sonucu” ifadesine yer verilmesi ise dikkat çekiciydi.
Mahkeme heyeti, 5. duruşmada sunulan raporda eksiklikler olduğunu belirterek ek rapor düzenlenmesini talep etmişti. Daha sonra hazırlanan ek raporda ise ilk hazırlanan raporun aksine Kurkut’un yerden seken merminin isabet etmesi sonucu yaşamını kaybettiği görüşüne yer verilmişti.
“Kemal Kurkut Bir Saldırı Teşebbüsünde Bulunmadan Rastgele Hareket Ediyordu”
Olay’ın Newroz alanında gerçekleşmesinin ve bölgenin terör bölgesi olmasının, alanda görevli polis memurlarının aklına bir terör saldırısı riski getirebileceği savunulan mütalaada, incelenen görüntü kayıtlarında, Kurkut’un yarı çıplak olması nedeniyle üzerinde patlayıcı olamayacağını mesleki bilgi ve tecrübe ile öngörmesinin sanık polis memurundan beklendiği de ifade edildi. Yine “görüntü kayıtlarında maktulün elinde bıçak ile görevli polislere ya da alanda bulunan vatandaşlara herhangi bir saldırı teşebbüsünde bulunmadan rastgele alanda hareket ettiğinin anlaşıldığı, buna rağmen alanda görevli başkaca polisler tarafından havaya ateş edilmesine ve alanda görevli polis sayısı da gözetildiğinde maktulün vurulmadan etkisiz hale getirilme ihtimali varken mesleki bilgi ve tecrübe ile de yerden sekebilecek merminin maktule isabet edebileceğini öngörmesi gerekirken maktulün ayaklarına doğru ateş ettiği” belirtildi.
Mütalaanın sonunda, “Polis Vazife ve Selahiyet Tüzüğünün 17.maddesinde belirtilen “suçlunun öldürülmekten ziyade yaralı olarak yakalanmasına” ilişkin amir hükmüne gerekli özenin gösterilmediği, olayın oluşu, sanığın olay anındaki durumu ve atış sayısı dikkate alındığında, hukuka uygunluk nedenlerinden kanun emrini yerine getirmede silah kullanma hak ve yetkisinin icrasında aşırılığa kaçarak, yasaya uygunluk sınırının kast olunmaksızın taksirle aşılması söz konusu olduğundan ve sanığın öngörmesi gereken neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmiş olması nedeniyle bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan sanığın TCK’nın 22/3, 85/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur”, ifadelerine yer verildi.
Katılan ve Sanık Avukatları Mütalaaya Karşı Beyanda Bulunmak İçin Süre Talep Etti
Mahkeme başkanı, sanık polisin mütalaada “bilinçli taksirle ölüme neden olma” suçundan cezalandırılması istendiği söyleyerek, davanın esası hakkında savunma için ilk sözü sanık vekili Av. Ahmet Fırat’a verdi. Sanık vekili Av. Fırat, “Mütalaaya karşı beyanda bulunmak üzere süre verilmesini talep ederiz” dedi. Katılan Ferhat Kurkut ise, “Sanığın cezalandırılmasını talep ederim” diye belirtti. Ardından tek tek söz alan katılan vekilleri Av. Mehmet Emin Aktar, Av. Sidar Avşar ve Av. Zeynep Işık, “Mütalaaya karşı beyanda bulunmak üzere süre verilmesini talep ederiz” dedi.
Ara Karar
Yaklaşık 4 dakika süren duruşmada alınan ara karara göre sanık avukatı ve katılan avukatlarına mütalaaya karşı beyanda bulunmak üzere gelecek celseye kadar süre verildi.
Av. Aktar: Cezasızlık Pratiği Devam Ediyor
Duruşmanın ardından Evrensel Gazetesi’ne konuşan Av. Mehmet Emin Aktar, “Ateş etmesi kasıtlı bir davranış. Ateş etmesi durumunda sonuçlarını da tahmin edebilecek durumda. Sonuç olarak eğitimli bir kişi, güvenlikten sorumlu bir kişi, nereye nasıl ateş edeceğini bilen bir kişi. Kasıt bir eylem var. Bu dosyada da cezasızlık pratiği önemli ölçüde zorlanarak işliyor. Adli Tıp’ın her iki raporu da olasılık üzerine şekilleniyor. Kurşunun yerden sekmesi bir iddia, bir ihtimal bu. Bu, olayı aydınlatmaya değil de bir kuşku yaratma çabasında. Çünkü cinayet gözler önünde işlenmişti. Gözler önünde işlenen cinayetin örtbas edilemeyeceği anlaşılınca da cezasızlık nasıl sürdürülebilir, bunun arayışı içerisindeler. Sanığa hak ettiği cezanın verilmediği, etkili ve caydırıcı bir cezalandırma yapılmadığı sürece bu tür davranış ve eylemlerin önü kesilmeyecektir. Bu şekilde cezalandırma cezasızlıktır. Biz önümüzdeki duruşmada da mücadelemizi sürdüreceğiz. Umarım mahkeme bu dosya açısından cezasızlık pratiğini sürdürmez” ifadelerini kullandı.
Bir sonraki duruşma 22 Eylül 2020 günü, saat 09:50’de görülecek.