Deniz Tekin – 17 Kasım 2020
Mahkeme: Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi
Esas No: 2017/431
Diyarbakır’da 21 Mart 2017’de düzenlenen Newroz kutlamasına katılmak üzere şehre gelen 23 yaşında, İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü öğrencisi Kemal Kurkut, alanın girişindeki kontrol noktasındaki barikatları aştıktan sonra polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Diyarbakır Valiliği aynı gün yaptığı açıklamada, Kurkut’un “Canlı bomba olabileceği” şüphesiyle vurulduğunu iddia etti. Ancak, haber takibi için olay yerinde olan gazeteci Abdurrahman Gök’ün çektiği fotoğraf karelerinde polis kontrol noktasından geçen Kurkut’un üzerinin çıplak olduğu ortaya çıktı. Olay anını gösteren kamera görüntülerinden Kurkut’a ateş ettiği tespit edilen sanık polis memuru Yakup Şenocak’ın “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis istemiyle yargılandığı davanın 12. Duruşması (Karar duruşması) 17 Kasım 2020 Salı günü Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşma Öncesi
Duruşmayı izlemek üzere geldiğim Diyarbakır Adliyesi önünde izlediğim diğer duruşmalardan farklı olarak bugün adliye önünde “güvenlik” için bekleyen, zırhlı araçlar, TOMA, polis anons aracı ve çevik kuvvet polisleri yoktu. Erken gelmeme rağmen adliye girişindeki arama noktasında yüz metreyi aşan insan kuyruğunda 15 dakika bekleyip, iki arama noktasından daha geçtikten sonra ancak adliye binasının içine girebildim. Ağır ceza mahkemelerinin olduğu giriş kattaki koridorun sonunda bulunan duruşma salonunun kapısına geldim. Kısa bir bekleyişin ardından Kemal Kurkut’un ağabeyi Cihan Kurkut ve katılan avukatları ile davayı izlemek üzere gelen HDP milletvekilleri duruşmanın görüleceğini salonun önüne geldi. Ardından iki sivil polisle birlikte içeri giren sanık vekili Av. Ahmet Fırat duruşma salonun karşısındaki banklarda oturup duruşmayı beklemeye başladı.
Salona Polisler Dahil Sadece 18 Kişi Alındı
Salonun kapısının önünde ve karşısındaki banklarda hem resmi hem sivil giyimli polislerin toplanması, duruşmanın kısa bir sürede başlayacağının habercisi idi. Kısa bir süre sonra mahkeme mübaşiri sanık polisi ve katılan avukatlarını isimleriyle çağırdı. Duruşma salonunda izleyicilere ayrılan bölümün kapısında bekleyen 3 çevik kuvvet polisi, duruşmayı izlemek için gelen milletvekilleri hariç diğer izleyicileri ve haber takibi için gelen gazetecileri üstlerini aradıktan sonra salona aldı. Polisler, Covid-19 salgını nedeniyle alınan tedbirler kapsamında polisler dahil 18 kişinin salona alınacağını duyurarak herkesi tek tek sayarak salona aldı. Davayı izlemek üzere gelen, aralarında gazetecilerin de yer aldığı birçok kişi Covid-19 tedbirleri gerekçe gösterilerek salona alınmadı. Ancak duruşma başladıktan yarım saat sonra gazetecilerin salona girilmesine izin verildi.
Duruşmaya Katılım
Duruşma saatinde belirtilenden yaklaşık 10 dakika daha erken başlayan duruşmada Kemal Kurkut’un ağabeyleri Ercan Kurkut ile Cihan Kurkut; katılanlar vekili Av. Serdar Çelebi, Av. Mehmet Emin Aktar; Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Cihan Aydın, Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Av. Muhlis Oğurgül, Diyarbakır Barosu Dava Takip Komisyonu üyeleri Av. Sidar Avşar ve Av. Zeynep Işık; HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu ve Parti Meclisi üyesi Av. Serhat Eren; Özgürlükçü Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şube Eş Başkanları Av. Halise Dakalı ve Av. Muharrem Şahin, İHD Diyarbakır Şube Yönetimi Kurulu üyesi Av. Ercan Yılmaz, Diyarbakır Barosu eski Başkanı Av. Ahmet Özmen, TİHV Diyarbakır Şube temsilcisi Av. Gulan Çağın Kaleli, Av. Yunus Muratakan ve Av.Mehmet Öner hazır bulundular.
Duruşmayı, HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, HDP Milletvekilleri Fatma Kurtulan, Tülay Hatimoğulları ve Hijyar Özsoy, insan hakları savunucusu Av. Nurcan Kaya, Mezopotamya Ajansı (MA), Artı TV, Evrensel, Anadolu Ajansı (AA) ve DW muhabirleri izledi.
Sanık avukatı Av. Ahmet Fırat da salondaki yerini alıp yoklama yapıldıktan sonra sanık polis memuru Yakup Şenocak, 3 çevik kuvvet polisinin korumasında salona girerek sanık sandalyesinde ayakta bekledi. Sanık polis memurunun katıldığı diğer duruşmaların aksine bu duruşmada takım elbise giymemiş olması dikkatimi çekti. Sanık polis solona girdikten sonra onunla birlikte geldiğini düşündüğüm 4 sivil polis de izleyici bölümündeki sıralara yerleştiler.
Ercan Kurkut: Tüm Deliller Ortada
Mahkeme başkanı duruşmaya katılan tarafların yoklamasını yapıp isimlerini hızlıca tutanağa geçirdikten sonra duruşmada yapılan konuşmaların SEGBİS aracılığıyla hem sesli hem görüntülü olarak kaydedileceğini söyleyip duruşmayı başlattı. Ancak katip, tarafların beyanlarını tutanağa geçirdi. Duruşmada ilk olarak söz alan iddia makamı sanık polis Yakup Şenocak’ın “Bilinçli taksirle insan öldürmeye neden olmak” suçundan cezalandırılması yönünde verdiği mütalaayı aynen tekrar ettiği söyleyerek, sanığın bu doğrultuda cezalandırılmasını istedi. Ardından söz alan katılan Ercan Korkut, “Adil yargılanmasını istiyorum. Tüm deliller ortadadır. Başka diyeceğim yoktur” dedi.
“Görevine İade Edilerek Böyle Silah Kullanmasına Devam Edilmesi İstenmiş”
Katılanlar vekili Av. Mehmet Emin Aktar, iddia makamının açıkladığı esas hakkındaki mütalaasına katılmadıklarını belirterek, “Bu mütalaanın bize söylediği şudur: ‘12 yıllık polis memuru olan sanık meslekteki acemiliği, elinin titremesi, bir kaza ile silahının ateş aldığı, merminin yere sekerek maktule isabet ettiği ve bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verdiğidir” yorumunda bulundu. Devletin, silahı polise güvenliklerini tehdit etmek ve vurmak için değil kendilerini korumak için verdiğini hatırlatan Av. Aktar, “Polis memurunun silahı dikkatli ve özenli kullanmadığı iddiası söz konusu olamaz. Sanık 3 ay görevden uzaklaştırılmış daha sonra görevine iade edilerek böyle silah kullanmasına devam edilmesi istenmiştir” tespitinde bulundu ve Gazeteci Abdurrahman Gök’ün Kurkut’un vurulma anına ait fotoğraflarını yayınlanmasını hatırlarak “mızrak çuvala sığmadı ve olayın kaza olduğu söylendi” diye devam etti.
“Ne Oldu da UKB’den İkinci Bir Ek Rapor İstendi?”
Kemal Kurkut’un öldürülme anını gösteren görüntülerde sanık polisin silahı tutma biçimi, ateş anında silah namlusunun havaya kalkması ve Kurkut’un gösterdiği refleksin olayı açığa çıkardığına işaret eden Aktar, “Ulusal Kriminal Büro’nun (UKB) hazırladığı ilk raporda, ateş eden sanık dışındaki diğer polis memurlarının nereye doğru ateş ettiğinden bahsedilmiş. Bilirkişi olayın vahametini anlamış ki sanık polisin tutuklu olduğunu düşünmüş. Bilirkişi, maktulü öldüren kişinin sanık olduğunu raporda açıkça belirtmiştir. Bu tespitlerden sonra ne oldu da Mahkeme UKB’den ikinci bir ek rapor istedi? UKB de kendisinden ne istendiğini bildi. Neydi bu? Sanığın tam da sanığın bu davranışı rahatlıkla yapmaya yol açan motivasyonu yani cezasızlık. Eğer cezalandırılmaya ilişkin ciddi bir yargılama olsaydı sanık çok açık şekilde Kurkut’a ateş etmez ve buna cesaret etmezdi”, ifadelerini kullandı.
“22 Yaşındaki Bir İnsanın Hayatın Değeri Bir Günlük Mahpushane Bile Sayılmadı”
Kanunda suç olarak tanımlanan olası kast filinin, sonucun öngörülmesine rağmen umursanmaması olarak tanımlandığını aktaran Av. Aktar, “Ancak olayımızda umursamama durumu dahi söz konusu olmayıp kasten ateş etmiştir. Sivil bir vatandaş benzer bir eylemde bulunmuş olsaydı olası kast ile cezalandırılacaktı. Sanığın sonucu istememesi durumu söz konusu değildir. Tüm davranışı, olayın oluş şekli sanığın kasten hareket ettiğini göstermektedir” diye belirtti. Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) hazırladığı rapora tepki gösteren Av. Aktar, “Silahın hızı, etkisi bellidir. Yerden seken kurşunun kola girip çıktığını ve vücuda girerek ölüme neden olduğuna inanmamızı istiyorlar” dedi. Sanığın davanın başından bu yana tutuklu yargılanmadığını anımsatan Av. Aktar son olarak şunları söyledi: “22 yaşında gencecik bir insan öldürüldü. 22 yaşındaki bir insanın hayatın değeri bir günlük mahpushane bile sayılmadı. Ne soruşturmada ne kovuşturmada tutuklu kalsın denilmedi. Kemal’in hayatının değeri buydu. Yaşam hakkı anayasal güvence altındadır. Vereceğiniz kararla cezasızlık pratiğine bir karar daha eklememenizi umuyoruz. Sanığın kasten öldürmeden cezalandırılmasını ve hüküm ile birlikte tutuklanmasını talep ederiz.”
Av. Cihan Aydın: “Sanık Polisin Teslim Ettiği İkinci Silahı Soruldu Mu?”
Katılanlar vekili, Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Cihan Aydın, Nobel ödüllü Gabriel Garcia Marguez’in yazdığı Kırmızı Pazartesi isimli romanda anlatılanların Kemal Kurkut davasına denk düştüğünü ifade ederek, Kurkut’un 6’ nolu polis noktasına girdikten sonra öldürüleceğini bildiği ve tedbir için çantasını bırakıp üstünü çıkartarak üzerinde herhangi bir bomba ve ateşli silah olmadığını göstermeye çalıştığını söyledi. Kurkut’un vurulduğu 4’nolu arama noktasına gelene kadar birçok polis ihmali yaşandığını kaydeden Av. Aydın, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu ihmaller nedeniyle olay yerinde görevli polisler hakkında “Suç delillerini karatma ve gizleme” ve “Görevi ihmal” suçlarından başlattığı soruşturmada 2020 yılında takipsizlik kararı vererek bir şekilde olayın üstünü kapattığını ifade etti. Av. Aydın, soruşturmanın başından sonuna kadar sanık polisin arkadaşları ve olayın terörle bağlantısı olmamasına rağmen Terörle Mücadele Şubesi tarafından yürütüldüğüne dikkat çekti. Sanık polisin olaydan 4 gün sonra silahıyla teslim olduğunu ve daha sonra farklı bir seri numara ile kayıtlı ikinci bir silahını daha teslim ettiğine işaret eden Aydın, “Bu mesele tartışıldı mı konuşuldu mu bilmiyorum? Sanığa soru soruldu mu sanığın bir açıklaması var mı bilmiyorum? Sonra soruşturma dosyasına gizlilik kararı konuldu. Bizimde delilleri toplamamız hususunda bir bariyer oluşturuldu” dedi.
“Görüntülerde Kemal’in Polislere Yönelik Saldırgan Bir Tavrı Bulunmuyor”
UKB’nin hazırladığı iki ayrı raporun 3 yıldır süren davanın seyrini değiştiren yagane gelişme olduğunu aktaran Av. Aydın, “İlk raporda Kemal’in sanık tarafından vurulduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak rapor geldikten sonra Ulusal Kriminal Büro raporunda noksan görüşler olması nedeniyle ek rapor istenilmesine dair ara karar kurulmuş. Ancak bu eksiklikler nelerdir? Neden ek rapor istenildi. Mahkeme hangi eksikliği tekâmül etmedi, bunu öğrenemedik” dedi. Olay sırasında diğer polisler havaya ateş açmayı tercih ederken sanık polisin ise Kemal’i hedef alarak ateş ettiğini anımsatan Aydın,”Kemal’in görüntülerde polislere yönelik bir saldırgan tavrı da bulunmamaktadır. Eğer böyle bir niyeti olmuş olsaydı bunu 6 nolu kapıda da yapabilirdi. Sanık, Kemal’in öleceğini bilerek ateş etmiştir, bu tipik olası kasttır” diye vurguladı.
Av. Çelebi: “Bu Olayda Gerçeklerin Ortaya Çıkarılması İçin Hiçbir Çaba Sarf edilmedi’
Katılan vekili Av. Serdar Çelebi ise, bu davanın mütalaasının geçmişte görülen benzer davalarda uygulanan cezasızlık pratiğini hatırlattığını dile getirdi. Cezasızlık pratiğiyle Diyarbakır Valiliği’ni dahi yanıltan polislerin olay yeri incelemesini de yaptığına dikkat çeken Çelebi, üzeri örtülerek takipsizlikle sonuçlanacak olan davanın gazeteci Abdurrahman Gök’ün çektiği fotoğraf kareleri sayesinde bu aşamaya geldiğini, bu fotoğraf karelerinin polislerce silinmek istendiğine dikkat çekti. Olay anına dair kamera görüntülerinde polislerin silahlarıyla 24 el ateş ettiğinin tespit edildiğini, olay yerinde sadece 13 adet boş kovan bulunduğunu, iki polis dışında ateş eden diğer polislerin ifadesinin alınmadığını vurguladı. Av. Çelebi, olay yerinde kaç polisin görevli olduğunun araştırılmadığını, diğer boş kovanların nerede olduğunu bilmediklerini, olayda gerçeklerin ortaya çıkması için bir çaba gösterilmediğini, delilerin karatıldığını söyledi. Soruşturmanın başında dosyada gizlilik kararı verildiğini, itirazlarının dikkate alınmadığını, kovuşturma aşamasında da delillere ulaşmalarının engellenmeye çalışıldığını, sanık polisin tutuklanmadığını anımsatan Çelebi, bunların cezasızlık pratiğinin bir sonucu olduğunu düşündüklerini söyledi. Mahkemenin sanık hakkında tutuklama kararı vermemesinin gerekçesini “delillerin toplanmaması” olarak gösterdiğini hatırlatan Çelebi, bunun aksine birçok mahkemenin delillerin toplanmamasını tutuklama gerekçesi yaptığına dikkat çekti.
“UKM’den İstenen İkinci Raporun Müzekkeresinde Sadece Başkan’ın İmzası Var”
Av. Çelebi, olayla ilgili açılan idari soruşturma dosyasının bir örneğinin dava dosyasına konulması talebinin yargılamaya yenilik katmayacağı gerekçesiyle mahkemece reddedildiğini ancak buna rağmen bu dosyanın kendileri tarafından mahkemeye sunulduğunu vurguladı. Mahkemenin her ara kararında Kurkut’un vücudunda çıkan deforme olmuş mermi çekirdeğinin yerden seken bir mermi olup olmadığı hususunu her defasında belirterek yönlendirmeye çalıştığını dile getiren Av. Çelebi, “ATK olayı özetleyerek kurşunun yukarıdan aşağı kısmına değinmemiş ve yerden sekme dışında bir ihtimal olmadığını belirtmiştir. İnsanların dahi net gözükmediği bir görüntüde kurşundan dolayı toz oluştuğunu iddia ederek kurşunun yere sektiğine bizi inandırmaya çalışmıştır. Ulusal Krimal Büro tarafından hazırlanan ilk rapor çok açık ve netti. Canlandırma yapılarak sanığın duruş pozisyonu ve birçok etken üzerinde durularak rapor hazırlanmış ve sekme sonucu değil doğrudan hedef alınarak ateş edildiği belirtilmiştir ancak mahkeme tatmin olmaması nedeniyle talebe uygun rapor hazırlanmaması nedeniyle yeniden rapor aldırılmış ve sadece başkanın imzası ile bir müzekkere yazılmıştır. Diğer üyelerin aynı görüşte olup olmadığı hususunda herhangi bir bilgimiz bulunmamaktadır. Her şeye rağmen gerçeğin ortaya çıkma gibi bir huyu vardır. Bu kadar özensiz bir soruşturmaya rağmen sanık Kemal’i hedef alarak kasten öldürmüştür. Sanık idari soruşturmada verdiği beyanda arada 4 metrelik bir mesafe olduğunu yerden sekme ihtimalinin bulunmadığını açıkça ifade etmişti” diye kaydetti.
Av. Avşar: “Gayrı Resmi Dokunulmazlık Sağlanmamasını Talep ediyoruz”
Katılanlar vekili Av. Sidar Avşar, Kurkut’un vurulduğu Newroz kutlamasında 5 bin polisin görevli olduğu bilgisini vererek Kurkut’un vurulduğu yerde ise en az 150 polisin görevli olduğunu söyledi. Polis Vazife ve Selayetleri Kanunu’nun (PSVK) 16. Maddesine göre polisin bir olayda silah kullanması için önce dur ihtarında bulunması daha sonra yakalanması mümkün olmaması durumunda havaya ateş etmesine izin verdiğini hatırlatarak, olay görüntülerinde sanık polisin Kemal’e dur ihtarında bulunduğu ve havaya ateş ettiğinin tespit edilmediğini söyledi. Av. Avşar, PSVK’de şüpheli durmasını sağlayacak şekilde ateş etmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen sanık hedef alarak ateş ettiğini belirtti. Kemal’in elindeki kırığın neyden kaynaklandığını bilmediklerini dile getiren Av. Avşar, “Sanığın iki atışı bulunmaktadır. Sanığın ilk atışı nedeniyle kırık oluşmuş, ikinci atış neticesinde vefat gerçekleşmiştir” dedi. Diyarbakır ve bu coğrafyada kolluk güçlerince öldürülen insanların mahkeme kararlarına baktıklarında dava dosyalarının “bilinçli taksir” veya farklı nedenlerle bozulduğu bilgisini veren Av. Avşar, “Yine benzer bir olay nedeniyle yerel mahkeme beraat kararı vermiş, Yargıtay onamış. AİHM ise yapılanın gayri resmi dokunulmazlık sağlamak olduğunu belirtilmiştir. Gayri resmi dokunulmazlık sağlanmamasını talep ediyoruz. Bu dosya Enes Ata, Mahsum Mızrak, Uğur Kaymaz dosyaları gibi sonuçlanmasın, bu dava herkes için bir ilk olsun. Sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesini talep ederiz” diye kaydetti.
Ardından tek tek söz alan katılan avukatları Av. Yunus Muratakan, Av. Mehmet Öner, Av. Ahmet Özmen ve Av. Zeynep Işık, meslektaşlarının beyanlarına katıldıklarını söyleyerek, sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılmasını ve tutuklanmasını talep etti.
Sanık: “Olayın Gerçek Sorumlusu Olan Polislerin Tespit Edilmesini İstiyorum”
Sanık polis memuru Yakup Şenocak davasının esası hakkında yaptığı savunmasında, 3,5 yıldır süren kovuşturma ve soruşturmada bugüne kadar verdiği ifadelerinde ve hazırlanan raporlarda Kurkut’un vücudundan çıkan mermi çekirdeği ve nüvenin kendisine ait olmadığını savundu. Kurkut’un vücudundan çıkan mermi çekirdeğinin seken bir mermi olduğunu ve bunun olay yerindeki kendi duruş açısıyla bir ilgisinin olmadığını iddia eden Şenocak, “Geniş çaplı bir soruşturma yapılarak direkt hedef alarak ateş eden polis memurları araştırılmış olsaydı muhtemelen benim bu dosyadaki suçsuzluğum çoktan ispatlanmış olacaktı. Tek taraflı yürütülen bir soruşturma üzerinden bu dosyaya dahil edildim. Otopsiyi yapan savcı ile iddianameyi düzenleyen savcı aynı kişidir. Tüm deliller iddia makamının gözü önünde tespit edildi. Görüntüler baz alınarak hakkımda dava açıldı. Somut deliller üzerinden yargılamanın yapılması gerekir ancak hakkımda soyut deliller ile dava yürütülmektedir. Normalde böyle bir olayda sanık olur ancak soruşturma dar kapsamlı yürütüldüğü için 3,5 yıldır kimse bulunamadı. Olayın gerçek sorumlusu olan polislerin tespit edilmesini istiyorum” iddialarında bulundu. UKB’nin hazırladığı ilk raporda “ucuz kahramanlık” yaptığını ancak ATK’nin hazırladığı raporda merminin nasıl deforme olduğu açıkça belirtildiğini savunan sanık Şenocak, duruş açısı nedeniyle maktul Kurkut’u vurmadığını, Kurkut’un vücudundan kendi silahına ait kurşun çıkmadığını ve davanın en alakasız kişisi olduğunu savundu. Sanık Şenocak beraatını talep etti.
Mahkeme Başkanı, Tutanağa Yansıyan Yanlış İfadenin Düzeltilmesini İsteyen Avukata Söz Vermedi
Sanık avukatı Av. Ahmet Fırat esas hakkındaki savunmasında, daha önce mahkemeye sundukları yazılı ve sözlü savunmaları tekrar ettiğini söyleyerek, olayın ilk anında alınan krminal raporunda maktulün vücudunda çıkan kurşunun başka bir polis memuruna ait olduğunun tespit edildiğini ileri sürdü. Hakkında takipsizlik kararı verilen Onur M. isimli polisin TEM’de görevli olması nedeniyle soruşturmanın müvekkili üzerinden yürütüldüğünü iddia eden Fırat, olay anı görüntülerini inceleyen TRT’nin hazırladığı raporda en az 50 kez olay yerinde ateş edildiği belirtildiğini söyledi. Seken kurşunun farklı yerden geldiği göz önünde bulundurularak olay yerinde silah kullanan diğer polislerin yargılanması gerektiğini öne süre Av. Fırat, müvekkili hakkında beraat kararı verilmesini mahkemenin aksi kanaatte ise lehe olan hükümleri uygulamasını istedi. Savunmanın ardından söz alan Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Av. Muhlis Oğurgül sanık polisin sözlerinin tutanağa yanlış geçirildiğini ifade etmek için söz istemesi mahkeme başkanı tarafından reddedilerek bu kararı tutanağa geçirdi.
Son sözü sorulan Sanık Polis Şenocak, 3,5 yıldır süren bu yargılamada Kemal Kurkut’u kasten veya taksirle vurma ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek, beraatını istedi.
Karar
Mahkeme heyeti, yaklaşık 1 saat 40 dakika süren duruşmada verilen 17 dakikalık aranın ardından kararını açıkladı. Bir üyenin muhalefet şerhi koyduğu beraat kararı oy çokluğuyla alındı. Kararlar şöyle:
- Sanık hakkında her ne kadar olası kast ile kasten öldürme suçundan kamu davası açılmış ise de; aşamalarda alınan raporlar, görüntü kayıtları, otopsi raporları ve ATK raporları doğrultusunda sanığın bu suçu işlediğini gösterir ve cezalandırılmasına yeter nitelikte her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden CMK’nın 223/2.e maddesi gereğince beraatine,
- Sanığın kendini özel vekil ile temsil ettirdiği anlaşılmakta olup vekalet ücretinin hazineden alınarak sanığa verilmesine,
- Sanık yönünden yapılan yargılama masraflarının CMK’ nun 324/4 maddesine göre belirlenen miktarın altında kalması nedeniyle kamu üzerine bırakılmasına,
- Görüntü kayıtlarında bulunan ve maktule silah doğrulttuğu görülen polis memurları ile olayın konusu yerin gerçekleştiği barikatta olay tarihinde görev yapan (72) tüm polis memurları ve takipsizlik kararı verilen polis memuru Onur Mete hakkında gerçek failin bulunması amacıyla etkin ve yetkin soruşturma yapmak üzere kararın kesinleşmesine müteakiben Diyarbakır CBS’e suç duyurusunda bulunulmasına, ayrıca suç duyurusu kapsamında belirtilen polis memurları hakkında idari soruşturma açılmak üzere idari kuruma kararın kesinleşmesine müteakiben ihbarda bulunulmasına,
Karar verildi.
Muhalefet Şerhi
Sanığın eyleminin bilinçli taksir ile adam öldürme suçunu oluşturduğu kanaatiyle aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
Dava Sonrası
Karardan sonra mahkeme heyeti apar topar salondan ayrıldı. Davayı izlemek için gelen HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Kurkut’un kardeşi Cihan Kurkut ile HDP milletvekilleri Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.
Av. Çelebi: Davayı İstinaf Mahkemesine Taşıyacağız
Dava sonrasında görüştüğüm katılanlar vekili Av. Serdar Çelebi, beraat kararını değerlendirdi. Çelebi, “Daha önceki pratikler üzerinden bir yorum yapacaksak beklenen bir karardı. Bu tür dosyalarda cezasızlık devletin genel bir politikasıdır. Ortada bu kadar görüntü, delil ve tanık beyanları varken delil yetersizliği demek insan aklıyla dalga geçmek demektir. Açıkçası ben polise ceza vermiyorum demektir. Bu karar dosya kapsamı ve bağlamıyla örtüşmemektir. Kararı İstinaf Mahkemesi’ne taşıyacağız, orada farklı bir karar çıkmasını bekliyoruz. Bu tür yaşam hakkı ihlallerinin yaşanmamasını istiyorsak hukuk adına bu tür kararların çıkmaması gerektiğini düşünüyorum” dedi.