Yazan: Levent Pişkin
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi
Sanıklar: Cemal Temizöz, Hıdır Altuğ, Abdülhakim Güven, Kamil Atak, Temel Atak, Fırat Altun, Adem Yakin, Burhanettin Kıyak*
*Burhanettin Kıyak, “Yavuz” kod adıyla dosyada geçen ve Tahir Elçi’nin araştırması sonucu yakalanan emekli astsubay. Aynı suçlardan yargılanıyor. Birinci dava dosyasındaki suçlar Burhanettin Kıyak’ın dosyasında da var. Bu sebeple özel yetkili savcılık, birleştirme talep etti ve 3.12.2012 tarihli kararla CMK 250. Maddeyle görevli 6. Ağır Ceza Mahkemesi dosyalar arasında hukuki, fiili ve şahsi irtibat bulunduğu gerekçesiyle ana dava ile birleştirme kararı verdi.
Celsenin ilk oturumunda 27 avukat hazır bulundu. Diyarbakır Barosu’nun çoğunlukta olduğu avukatlar arasında, Şırnak Barosu, Mersin Barosu, İstanbul Barosu ve İzmir Barosu’ndan avukatlar mevcuttu. Avukatların dosyaya iyi hazırlandığı gözlemlendi. Dosya üzerine çalışılmış ve Burhanettin Kıyak’a yöneltilecek sorular bir gün öncesinden çıkarılmıştı. Ancak Burhanettin Kıyak mahkemeden iddianameyi okumak için avukatı Ünsal Aktaş aracılığıyla ek süre istediği için sorgusuna geçilmedi.
Sanık müdafileri birleştirme kararına usul yönünden itiraz ettiler. Kamuoyunda 3. Yargı paketi olarak bilinen 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 105. Maddesiyle ilga edilen CMK 250 kapsamında kurulmuş olan özel yetkili mahkemelerin yetki gaspında bulunduğu gerekçesiyle itiraz edildi. Şöyle ki; 6352 sayılı kanunun özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını içeren hükmü ve hali hazırda özel yetkili mahkemelerce görülmekte olan davalara dair yetki düzenlemesini içeren geçici 2nci maddenin 4üncü Fıkrası dayanak gösterildi. Adı geçen fıkra: “Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlükten kaldırılan 250 nci maddesinin birinci fıkrasına göre görevlendirilen mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bu mahkemelerce bakmaya devam olunur. Bu davalarda, yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilemez. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun l0 uncu maddesinin kovuşturmaya ilişkin hükümleri bu davalarda da uygulanır.”
Bu maddeye göre Özel Yetkili Mahkemeler ve savcılıklar, somut olayda 6ncı ağır ceza mahkemesi ve özel yetkili savcılık yeni dava açıp yürütmeye yetkili değiller; 6352 sayılı kanunun 75inci maddesine göre TMK 10’la yetkili mahkemeler yeni davaların açılacağı ve yürütüleceği mahkemeler. Birleştirme kararı ise yeni açılan bir davanın eski davayla birleştirilmesi yönünde olduğundan, sanık müdafileri usul açısından haklı görünüyorlar. Şayet mahkeme kararında dirense ve maddeyi böyle yorumlamadığında ısrarcı olsa dahi Yargıtay’dan usulen dönecektir. Müdahil avukatlarının neredeyse hepsi bu fikirdeler. Ve bu davanın gidişatını olumsuz yönde etkileyecek zira Burhanettin Kıyak’ın davanın istediğimiz yönde sonuçlanması için olumlu etkisi olduğu düşünülmekte.
Savcılık, iddianamesinde özellikle vurguladığı “yasadışılık” kavramını Yargıtay içtihadıyla desteklemiş. Bunun şöyle bir önemi var; Yargıtay, bu tip örgüt yapılanmalarının anayasa ihlali olmasının ötesinde tam olarak “hukuk ihlali” olduğunu savunuyor. Hukuk devleti ilkesini zedelediğinden bahisle, vatandaşların kaygı ve korkuya gark edilmesine sebebiyet verdiğini söylüyor. Yargıtay, bu noktada suç işlemek amacıyla örgüt teşekkül etmenin anayasayı da aşan bir hukuk ihlali kavramsallaştırması çiziyor.
Bu celsenin neticesi ise şu oldu: Hasta olan (kanser) Kamil Atak’ın tahliye edilmesi istendi savcılıkça. Ancak, tahliye gerekçesi olarak hastalık değil “uzun tutukluluk süresi” gösterildi. Bu davanın gidişatı açısından sorunlu bir durum… Zira korucu ailesinin üyeleri tamamen serbest kaldılar. Müdahil aileler ve daha önemlisi tanıkların korku ve kaygıyla hareket etmeleri daha güçlü bir ihtimal haline geldi.