16 aylık Mehmet Uytun Şırnak’ın Cizre ilçesinde evlerinin balkonunda annesinin kucağındayken 9 Ekim 2009 günü yaşanan protesto gösterileri sırasında, başına gaz fişeği isabet etmesiyle ağır yaralandı ve kaldırıldığı Diyarbakır Devlet Hastanesinde 10 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 19 Ekim 2009 günü yaşamını yitirdi.
Şırnak Valiliği olayla ilgili Mehmet’in göstericilerin attığı taşlar sonucu yaralandığını açıkladı.
Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 10 Ekim 2009 tarihinde düzenlenen olay yeri inceleme tutanağında; olay yerinde kırmızı renkli gaz fişeği boş kapsülünün bulunduğu, olay yerine gelen jandarma ekibinde bulunan görevlilerdeki tek gaz fişeği atabilen silahın mermilerinin mukayese amaçlı boşaltıldığı ve boş kapsül ile jandarma görevlisinin silahından alınan dolu mermiler mukayese amaçlı birlikte fotoğraflandığı belirtildi.
Jandarma Uzman Çavuş Hakan Alkan, 3 Kasım 2009 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadede, Jandarmada komutan olarak görev yaptığını, ilçe kaymakamının vergi dairesi etrafında gerekli güvenlik önlemlerinin sağlanması talimatı üzerine olay yerine gittiğini, Cizre’de 40 mm çapında tamburlu bomba atar silahı kullanabilecek başka jandarma görevlisinin olmaması nedeniyle kendisinin görevlendirildiğini, saat 17.00 sıralarında 50-60 kişilik yüzleri maskeli bir grubun taş atarak vergi dairesi ve lojmanlarına saldırıda bulunduğunu, bir süre sonra Jandarma Üsteğmen B.Ş.nin yanlarına geldiğini ve kendisinden taşlamakta olan grubun solunda bulunan duvara gelecek şekilde bomba atar silahla bir gaz bombası atmasını istediğini, atmış olduğu bombanın duvara isabet ederek yere düştüğünü, bir göstericinin gelerek bombanın üzerini bezle örttüğünü, o gün olay yerinde sadece bir tane gaz mühimmatı attığını, atmış olduğu gaz mühimmatının çocuğa çarptığı iddiasının doğru olmadığını, zaten gaz fişeğinin çocuğun başına çarpmış olması hâlinde bırakacağı hasarın çocuğun beynini ve kafatasını tamamen dağıtmak şeklinde olacağını, ayrıca kullanılan mühimmatın yakıcı özelliğe sahip olduğunu ve maktulün vücudunda isabet ettiği yeri yakacağını, olay günü olay yeri inceleme ekiplerine gaz mühimmatının düştüğü yeri detaylı şekilde anlattığını, olay yeri inceleme ekiplerince olay yerinde bulunduğu iddia olunan gaz mühimmatı boş fişeğinin kendi kullanmış olduğu silahtan kesinlikle atılmadığını, kullanmış olduğu mermilerin renklerinin gri olduğunu, olay yerinde olay günü bulunduğu iddia olunan gaz mühimmatının renginin kırmızı olduğunu, kırmızı renkli gaz mühimmatını kullanmadığını ve jandarma tarafından kendisine zimmetlenerek verilen mühimmat içerisinde o tip bir gaz mermisinin de bulunmadığını beyan etti.
6 Şubat 2010 tarihinde Cizre İlçe Jandarma Komutanlığında görevli tanıklar B.A., A.E. ve İ.E. ifadelerinde Hakan Alkan’ın ifadesine benzer şekilde beyanda bulundular.
Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı, Savcılığa gönderdiği 3 Mart 2010 tarihli yazısında, Mehmet Uytun’un ölmesi olayında kullanıldığı iddia olunan kırmızı renkli mühimmatın jandarma envanterinde bulunmadığı belirtildi.
Adli Tıp Kurumu tarafından 23.02.2012 tarihinde düzenlenen raporda; Tıbbi belgeler ile otopside saptanan bulgulara göre çocuğun ölümünün künt kafa travmasına bağlı kafatası kemik kırığı beyin kanaması ve sonrası gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği belirtildi.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Hakan Alkan’ın tamburlu tüfek ile ateş etmesinin görevi tanımı içerisinde yer aldığı ve meydana gelen ölüm olayının görevi sırasında ve görevi tanımda yer alan eylemi sonucunda gerçekleştiği değerlendirmesi yapılarak, Cizre Kaymakamlığı’ndan 17 Temmuz 2012 tarihinde soruşturma izni istendi. Ancak Cizre Kaymakamlığı tarafından, Hakan Alkan hakkında üzerine atılı “taksirle ölüme sebebiyet vermek” iddiasıyla ilgili olarak suçlamada yeterli delil bulunmadığı ve işleme gerek olmadığı gerekçesiyle 31 Ağustos 2012 tarihli kararı ile soruşturma izni verilmedi. Soruşturma izni verilmemesi kararına Başsavcılık ve müşteki vekilince itiraz yapıldı ancak Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi 04 Aralık 2012 tarihinde itirazların reddine karar verdi. Bunun üzerine Uytun Ailesi, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu ve Anayasa Mahkemesi 15 Aralık 2015 tarihli kararında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verdi. Kararda eksik hususların belirtilmesi üzerine Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 15 Mayıs 2019 tarihinde Cizre Kaymakamlığından şüpheli hakkında tekrar soruşturma izni istendi, Cizre Kaymakamlığı şüpheli hakkında 21 Eylül 2019 tarihinde yine soruşturma izni vermedi, Uytun Ailesi tarafından tekrar itiraz edilmesi üzerine Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi, itirazın kesin olarak kabulüne karar verdi ve sanık hakkında soruşturma başlatılmış oldu. Tüm bu soruşturma izni süreçleri sonrasında Hakan Alkan’ın şüpheli sıfatıyla ifadesi ancak alınabildi.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Mehmet Uytun’un ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma sonucunda 26 Ekim 2020 tarihinde iddianame düzenlendi. İddianamede; Uzman Jandarma Hakan Alkan’ın görevi gereği kendisine zimmetlenmiş tamburlu bomba atar ile dikkatsiz ve tedbirsiz şekilde ateş ederek Mehmet Uytun’un ölümüne sebebiyet verdiği nedeniyle cezalandırılması istendi.
Sulh Ceza Hakimi 03 Ekim 2018 tarihinde olay yerinde keşif yaptı; olay yerinde olan vergi dairesinin yıkıldığı onun yerine İlçe Müftülüğüne bağlı bir bina olduğu, Mehmet Uytun’un bulunduğu evin tamamen yıkılmış olduğu tespit edildi.
Cizre 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın 8 Şubat 2021 günü görülen ilk duruşmasında, müşteki Kevzer Uytun, müşteki Turan Uytun müşteki vekilleri Av. Abdullah Zeytun, Av. Ercan Yılmaz, Av. Yakup Güven duruşmaya katıldı. Sanık Hakan Alkan müdafii de Ankara Asliye Ceza Mahkemesi SEGBİS salonunda duruşma için hazır bulundu.Milli Savunma Bakanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığına yazılan yazı cevabında, kırmızı renkli kapsül şeklindeki malzemenin üretici firma bilgisinin bilinmediği belirtildi. Mehmet Uytun’un babası Turan Uytun; “Olay günü herhangi bir kalabalık, eylem düzenleyen bir topluluk yoktu ortalıkta, herhangi bir seste dışarıdan gelmiyordu, bizim ev iki katlı bir evdi, merdivenlerden çıkıp ikinci kata hole girmeden önce kapı önünde balkon gibi bir bölme vardı, bu balkon diye tabir ettiğim yer vergi dairesinin ikinci katında bulunan penceresi ile aynı hizadadır, olay gerçekleşmeden hemen önce 16 aylık olan oğlum yürüyerek önümden geçip balkona geçmeye çalıştı, buraya geçtiğinde annesi peşinden gitti, tam o sırada eşim Kevzer Uytun’un bağırma sesini duydum, ben balkona çıktığımda hem eşim hem de ölen oğlum yerde yatıyordu, etraf duman ile çevriliydi, oğlumun başından kanlar akıyordu, başının sağ tarafımı sol tarafımı tam olarak hatırlamıyorum ancak derin bir yara vardı, hafif yara sararmış şekildeydi, oğlumu alarak hastaneye götürdüm, Cizre’de bir gece hastanede kaldık daha sonra bizi Diyarbakır’a sevk ettiler, 10-11 gün içerisinde oğlum vefat etti, sanıktan şikayetçiyim, sanığın doğrudan hedef alarak eylemi gerçekleştirdiğini düşünüyorum.” dedi. Mehmet Uytun’un annesi Kevzer Uytun’un tercüman aracılığı ile alınan beyanında; “Olay günü oğlum Mehmet Uytun balkon kısmına doğru yürür şekilde çıktı, ben de düşmesin diye peşinden gittim, balkonda kendisini kucağıma aldıktan hemen sonra bir anda başının omzuma düştüğünü fark ettim, o an etrafım dumanla çevrildi, oğlumun basındaki yarasının ne şekilde olduğunu şuan hatırlamıyorum, basından kanlar akıyordu, olayın korkusuyla oğlumu hastaneye götürmek için olay yerinden ayrıldım, ben o an herhangi bir mermi, kapsül veya sert bir cisim gibi bir şey görmedim, olay gerçekleşmeden önce ve o anda herhangi bir şekilde kalabalık gurup görmedim, vergi dairesinin taşlanıp taşlanmadığını görmedim, sanıktan şikayetçiyim, bizi bilinçli olarak hedef alarak ateşemişlerdi, oğlum bu şekilde vefat etmiştir.” dedi.
Müştekiler vekili Av. Abdullah Zeytun, sanığın kullandığı silahın teknik özellikleri itibariyle lazer nişangahlı olarak geçtiğini ve bu silahın hedef seçilerek vuruş yapılmak suretiyle kullanıldığını dolayısıyla suçun vasfının değişme ihtimalinin olduğunu, sanığın eyleminin doğrudan kasten adam öldürmeye yönelik olduğunu veya bu olmasa dahi eyleminin olası kast ile adam öldürmeye yönelik olduğundan görevsizlik kararı verilerek dosyanın Ağır Ceza Mahkemesine gönderilerek yargılamanın burada devam edilmesini talep etti. Ayrıca olayın gerçekleştiği evin olaydan yaklaşık 6 yıl sonra yıkıldığını ancak hemen karşı tarafta bulunan vergi dairesinin bulunduğunu yıkılan evin yerine yapılan bina ile vergi dairesi arasındaki mesafenin ve olay sonrası olayın nasıl gerçekleştiğine dair keşif yapılmasını istedi. Sanığın ve tanıkların bir kısım beyanlarının talimatla alındığını, sanığa soru sorma hakkının tanınmadığını bu nedenle tanıklar ve sanığın doğrudan dinlenmesini istedi. Ayrıca olay günü olayın gerçekleştiği saatten önce veya olay anında herhangi bir gösteri yürüyüsü bulunmadığını, bu hususun müşteki ve tanık beyanları ile sabit olduğunu, olay saatinde gerçekleşen yasa dışı etkinliklerinin olup olmadıgı hususununda Cizre CBS’ye sorulmasını, olayda kullanılan kırmızı renkli gaz kapsülünün Cizre içerisindeki belirli yerlere kaç adet gönderildiginin olay tarihinden önce sanığa zimmetlenen mermi ve silahlarının ne olduğu ve hangi silahın ve kaç adet merminin kullanıldıgının, Cizre İlçe Jandarma Komutanlığından sorulmasını, olay anında olay anını gösteren güvenlik kamera kayıtlarının vergi dairesinden istenilmesini talep etti.
Müşteki vekili Av. Ercan Yılmaz, olayın 12 yıl önce meydana geldiğini, soruşturma işlemleri eksik yürütüldüğünü bunun sonucu olarak Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı verdiğini, olay anına ilişkin kamera kayıtları dosyaya konulmadığını, Cizre Emanet Memurluğuna dosyadaki en önemli delil olan gaz kapsülünün imha edildiğini, bu gaz kapsülünü imha eden kişiler hakkında suç delillerini gizleme ve yok etme suçundan suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
Sanık Hakan Alkan müdafii, olay günü eylemin olduğunu ve vergi dairesinin bundan zarar gördüğünü, camlarının kırıldığını, belirtilen kırmızı renkli kapsül Cizre envanterinde bulunmadığını, müvekkilinin duruşmalardan bağışık tutulmasını talep etti.
Müşteki vekillerinin görevsizlik kararı verilmesi talebi ile sanığın tutuklanması ve keşif talebinin reddine, Cizre Vergi Dairesine ve Cizre İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak 09/10/2009 gününe ait vergi dairesinin içini veya çevresini gören herhangi bir kamera kaydının bulunup bulunmadığının sorulmasına, var ise kayıtların mahkememize gönderilmesinin istenilmesine karar verildi.
7 Haziran 2021 günü görülen 2. duruşmaya, katılanlar vekilleri duruşma salonunda, sanık müdafi SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katıldı. Önceki duruşma arasında tanıklar B.Ş., D.E., İ.E., C.P., Ö.S., M.U’nun talimat mahkemesince beyanları alındı. Sanık müdafii iki tanığın birden fazla gaz kapsülünün atıldığı beyanını kabul etmediklerini belirtti. Katılanlar vekilleri de bir tanığın sanık Hakan Alkan’ın kullandığı silah nedeni ile eğitimli olduğunu söylediğini ancak bu konuda eğitim almadığı jandarma yazısında sabit olduğunu ve kabul etmediklerini belirtti.
Katılan vekillerinin dosyanın görevsizlik kararı ile ağır ceza mahkemesine gönderilmesine ilişkin talebinin reddine, gaz kapsülünün insan vücudu üzerindeki tahribatına ilişkin tespitinin yapılması amacıyla sunulan talebin gaz kapsülünün imha edilmesi nedeniyle reddine, gaz kapsülünü imha eden ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasına ilişkin talebin reddine, Cizre CBS’ye yazı yazılarak olay günü herhangi bir toplumsal olayın yaşanıp yaşanmadığı, buna ilişkin göz altı olup olmadığı hususunun sorulması ile varsa buna ilişkin belgelerin gönderilmesine dair talebin reddine karar verilerek, iddia makamından esas hakkındaki mütalaası istendi.
İddia makamı esas hakkındaki mütalaada, sanığın dikkat ve tedbir yükümlülüğüne aykırı şekilde ikametlerin bulunduğu bölüme gaz tüfeği ile ateş ederek tüfekten çıkan kapsülün duvardan sekmek suretiyle ölen Mehmet Uytun’un başına isabet etmesi, ölümün bu suretle gerçekleşmesi ve sanığın üzerine atılı suçu işlemesi sebebiyle sanığın eylemine uyan taksirle öldürme suçu gereğince cezalandırılmasını istedi. Sanık müdafii esas hakkındaki mütalaaya karşı süre istedi.
21 Haziran 2021 tarihinde görülen 3. duruşmaya, müştekiler vekili duruşma salonunda sanık ve müdafii SEGBİS salonunda hazır bulundu. Sanık Hakan Alkan ve müdafii savunmasında, önceki savunmalarını tekrar ederek beraat talep etti. Müşteki vekilleri, sanığın silah eğitim almadan silahı kullanmasının hukuka aykırı olduğunu ve sanığın olası kastla veya doğrudan kastla cezalandırılmasını ve tutuklanmasını istedi. Sanık ve müdafii silahı kullanma eğitimi almadığı hususunun gerçeğe aykırı olduğunu belirtti.
Mahkeme, Sanık Hakan Alkan’ın üzerine atılı taksirle ölüme neden olma suçundan sabit olan eylemine uyan TCK’nın 85/1 maddesi gereğince, 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının 18.200,00 TL Adli para cezasına çevrilmesine karar verdi.
19 Ekim 2022 tarihinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, Suç tarihi itibariyle Kara Kuvvetleri Komutanlıgı (KKK) envanterinde bulunan bir mühimmatın Jandarma birliklerince kullanılmasının mümkün olup olmadığının, KKK’ya bağlı birlikler ile Jandarma birlikleri arasında mühimmat devrinin mümkün olup olmadığının, mümkün ise bu devrin tutanağa ya da belgeye bağlanması gerekip gerekmediğinin, kırmızı renkli kapsülle ilgili böyle bir belge bulunup bulunmadığının araştırılması; Kırmızı renkli kapsülle aynı nitelikteki bir gaz fişeğinin ateşlenmesi sonrası kapsülün ne kadar sıcaklığa ulaştığı ve bu sıcaklık itibariyle isabet ettiği bir kişide yanık izi oluşturup oluşturmayacağı hususunda, gaz fişekleri ve bunları atan silahlar konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınması; Tanık beyanları arasındaki çelişki ve bir tanığın birden fazla gaz bombası kullanıldığı yönündeki beyanındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğinden yerel mahkeme kararını bozdu.
Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararı sonrasında Cizre 1. Asliye Ceza Mahkemesinde 03 Ocak 2023 tarihinde görülen ilk duruşmaya, katılan vekilleri ve duruşma salonunda, sanık ve sanık müdafii de Ankara Asliye Ceza Mahkemesi SEGBİS salonunda yerini aldı. Milli Savunma Bakanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı birlikleriyle Jandarma Birlikleri arasında mühimmat devrinin mümkün olup bu hususun da ancak Milli Savunma Bakanlığı oluru ile olduğu ve mutlaka bir belgeye bağlı olması gerektiği, dosyaya konu mühimmatın Kara Kuvvetleri envanterinde olduğu ancak Jandarma Genel Komutanlığına verilmesi kaydına rastlanmadığı cevabını verdi. Mahkeme çelişki bulununan tanıkların ifadelerinin alınmasına ve kırmızı renkli kapsülle aynı nitelikteki bir gaz fişeğinin ateşlenmesi sonrası kapsülün ne kadar sıcaklığa ulaştığı ve bu sıcaklık itibariyle isabet ettiği bir kişide yanık izi oluşturup oluşturmayacağı hususunda, gaz fişekleri ve bunları atan silahlar konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınmasına karar verdi.
16 Şubat 2023 tarihinde görülen ikinci duruşmaya davayı takip eden Diyarbakır Barosu’na kayıtlı müşteki vekillerinin, 6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli deprem nedeniyle katılmadıkları öğrenildi. Dosyaya mazeret sunan müşteki vekillerinin mazeretleri mahkeme tarafından kabul edildi fakat avukatların yokluğunda tanık dinlenmesine devam edildi. Çelişki olduğu belirtilen tanığın beyanları SEGBİS aracılığı ile alındı. Polis ve askerlerin göstericilerin olduğu yere doğru gaz fişeği attığını gördüğünü, çocuğun öldüğü balkon polislerin elindeki gaz fişeklerinin isabet edebileceği güzergahta olduğunu, atılan gaz fişeklerinin ölenin bulunduğu binaya isabet edebilecek yerde olduğunu söyledi. Mahkeme İstanbul Adli Tıp Kurumuna yazılan rapor talebinin beklenmesine karar verildi.
2 Mayıs 2023 tarihinde görülen duruşmadan önce dosyaya giren Adli Tıp Kurumu raporunda “bebeğin ölümünün gaz fişeği mühimmatının isabet etmesiyle husulü mümkün kafatası kırığıyla birlikte kafa içi kanama, beyin kanaması, beyin doku harabiyeti ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği” tespit edilmişti. Bu nedenle duruşmada katılan vekilleri mahkemenin görevsizlik kararı verilerek dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesini talep etti. Fakat bu talebe dair mahkeme herhangi bir karar vermedi. Ayrıca bir önceki celse sanık ve tanık dinlenmesi işlemlerinin katılan tarafın yokluğunda yapılması nedeniyle sanık ve tanığın tekrar dinlenmesi talep edildi fakat bu talep reddedildi. Savcı ise esas hakkında mütalaasını okudu ve tanığın taksirle öldürme suçundan cezalandırılmasını talep etti.
11 Mayıs 2023 günü görülen duruşmada, sanık hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan kamu davası açıldığını, sanığın eyleminin bir bütün halinde 5237 sayılı TCK’nın 81, 21/2 maddelerinde düzenlenen olası kastla öldürme suçunu oluşturup oluşturmayacağı hususundaki delillerin takdir ve değerlendirme yetkisinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğunu belirtilerek, görevsizlik kararı verildi ve dosyanın Cizre Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdi.
Sanık müdafiinin ve Cizre Cumhuriyet Savcılığı’nın dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine karşı yaptığı itiraza dair Cizre 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi 21 Haziran 2023 tarihinde karar verdi ve yapılan itirazı oy birliğiyle kabul etti. Yargılamanın Cizre 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam etmesine karar verildi.
14 Eylül 2023 günü görülen duruşmada, sanık Hakan Alkan’ı üzerine atılı taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu işlediği sabit olduğundan 3 yıl hapis cezasına mahkum etti, ardından sanığın dikkat ve özen göstermesinin gerekli olması ve görevi gereği kendisine zimmetlenmiş tamburlu bomba atar ile dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde ateş ederek Mehmet Uytun’un ölümüne sebep olması nedeniyle hapis cezası 1/3 oranında arttırılarak 4 yıla çıkarıldı ve son olarak sanığın yargılama sürecindeki olumlu davranışları lehine takdiri indirim sebebi kabul ederek hapis cezası 3 yıl 4 aya indirildi.
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, 21.02.2024 tarihinde eksik araştırma nedeniyle kararı bozdu ve geri gönderildiği Cizre 1. Asliye Ceza Mahkemesi tensip zaptı düzenledi.
10 Eylül 2024 günü görülen duruşmada mahkemenin, Kara Kuvvetleri Zırhlı Tugay Komutanlığı’na olayda kullanılan aynı mühimmatın hazır edilerek ve benzer ortam sağlanarak bir tatbikat yapılması için yazı yazdığı öğrenildi. Bir sonraki duruşma 24 Aralık 2024 günü, saat 13.30’da görülecek.